Her dönem kendi iç dinamikleri nedeniyle toplumda, yozlaşma dahil beraberinde çeşitli değişiklikler meydana getirmiştir.
Her dönem kendi iç dinamikleri nedeniyle toplumda, yozlaşma dahil beraberinde çeşitli değişiklikler meydana getirmiştir. Ancak için de bulunduğumuz dönem kadar siyasilerin ve toplumun hemen hemen her konu da bu kadar kutuplaştığı adeta körü körüne karşı tez ürettiği bir dönem olmamıştır. Şüphesiz siyasilerin kullandığı dil bu kutuplaşmayı körüklemektedir. Çoğu zaman körü körüne karşı savunmaya geçtiğimizin farkında bile değiliz. Öyle ki haklı olanı, konunun içeriğini sormadan önce kim ve kimden olduğunu sormaya başladık. Toplum olarak giderek geçmişimizden ve atalarımızdan bizlere miras kalan gelenek, görenek ve değerlerimizden uzaklaşmaya başladık.
Zülfü LİVANELİ Huzursuzluk isimli kitabının başında hareseden bahseder şu sözlerle ‘’ Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve
dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz…’’ Harese günümüz kutuplaşmasını, toplumun ortak paydalarından uzaklaşmasını, ortak paydalarını görmezden gelmesini bizim için bize ifade etmekte.
Bu topraklarda yüz yıllardır yaşayan insanların saymakla bitmeyecek kadar ortak paydaları bulunmaktadır; Çanakkale Zaferi gibi. Ancak bugün ortak paydalar yerine aramıza yüksek görünmez duvarlar örmeyi, ben, sen, biz ve onlar demeyi tercih ediyoruz. Tercihlerimiz kullandığımız dili ve yaşam biçimimizi belirliyor, şüphesiz yaşam biçimimiz çevremizi etkiliyor ve kutuplaşan taraflar giderek kendi içerisinde birbirlerine benzemeye başlıyorlar. Bu da kutuplaşan tarafların kendi içerisinde ortak söylem dili oluşturmalarına neden olmaktadır. Bir tarafa taraf olmak, haklı ve doğru olmanın önüne geçmiştir.
Peki nasıl, güzel mi? Tuzlu kanın tadı.