Ramazan-ı Şerif’in Fazilet Takvimi de Urfanatik.com’da gün gün okuyucularıyla buluşacak.

İşte Ramazan Ayının 2. Gün Sahur ve İftar Menüsü Şöyle;

RAMAZAN’IN İKİNCİ GÜNÜ SAHUR MENÜSÜ

  •   2 yumurtayla 1 tatlı kaşığı zeytinyağıyla omlet
  •  2 dilim tam buğday ekmek
  •   Bir kâse yoğurt
  •  10 adet çiğ badem bir avuç içi
  •  Peynir
  • Dereotu
  • Biber

I M G 5912

Diyetisyen Sinem Koç Güzel’in Sahur için sağlıklı beslenme tüyoları;

Sahurda daha uzun süre tok kalmamız için badem sıkılmamak adına da yumurtayı omlet olarak tercih edebilirsiniz. Et Yediğiniz günün ertesi günü tavuk tavuğun yanında da basmati pirinci veya Baldo pirinci ile yeterli miktarda tüketim sağlayabiliriz

RAMAZANIN İKİNCİ GÜNÜ İFTAR MENÜSÜ

  • Ezogelin çorba
  • Tavuklu sebzeli Çömlek
  • Pirinç pilavı
  • Salata

AYET

“De ki: Bizim başımıza ancak Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim mevlamızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” Kur’an-ı Kerim (Tevbe Suresi 51. Ayet Meali)

HADİS

“Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kim, (din) kardeşinin ırz ve namusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemden korur.”  Hadis-i Şerif (Tirmizi, Birr, 20)

5 Milyon Erkeğe Farkındalık Eğitimi Veriliyor 5 Milyon Erkeğe Farkındalık Eğitimi Veriliyor

GÜNÜN DUASI

Allah'ım! Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, Senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.

Dua-1

ŞÂH-I NAKŞİBEND (K.S.) HAZRETLERİNDEN HİKMETLER

Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, Serahs şehrinde iken, Herât’ta hüküm süren Kert sultanı Melik Muizzüddin Hüseyin ile görüştüler. Sohbet sırasında sultanın bazı suâllerine cevap verip ona, Nakşibendî tarîkatının usûllerini anlattılar ve şöyle buyurdular: “Bizim usûlümüz, Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretlerinin buyurduğu ‘Halvet der-encümen’ usûlü üzeredir. Yani zâhiri, halk ile ülfet eyleye; bâtını ise devamlı Cenâb-ı Hakk’ın zikri ile meşgul ola. Halk ile olan ülfeti onu, Allâhü Teâlâ’nın fikir ve zikrinden aslâ geri koymaya!”    

Sultan, “Peki bu hâl, kendisinde kemâliyle hâsıl olan kimse var mıdır?” diye sorunca buyurdular ki: “Evet. Nitekim Allâhü Teâlâ, şöyle buyurmuştur -meâlen-: ‘Öyle adamlar vardır ki ne bir ticaret ne de bir alışveriş, onları, Allâh’ı zikretmekten alıkoymaz…” (Nûr Sûresi, âyet 37)

Hâce Hazretleri, mürîdlerinin nefse devamlı muhalefet etmeleri için Hazret-i Allâh’a niyâz etmekten geri durmaz ve şefkatle şöyle buyururlardı: “Her kim nefse muhalefet ameliyle müşerref olursa o amelin, çok büyük neticelerini görür ve yüksek derecelere ulaşır. Ancak, Allâh’ın yardımı erişmeden nefse muhalefet etmek mümkün değildir.

Nefsinizi her an töhmet altında tutunuz (onu dâimâ kusurlu görünüz). Kim bu amele muvaffak olursa Allâhü Teâlâ, ona, bu amelin karşılığıyla muamele eder de o kimsede, büyük ve yüksek amellerin yükünü çekmeye kuvvet ve tahammül hâsıl olur. Böylece Allâhü Teâlâ’ya yakınlık elde ederek saâdete nâil olur. “Ben, nefsimi temize çıkarmam, muhakkak ki nefis, kötülüğü şiddetle emreder. Ancak Rabb’imin rahmet ettikleri müstesnâ.” meâlindeki, Yûsuf Sûresi’nin 53. âyet-i kerîmesi hükmünce her kul, işlediği her günah ve isyanı, kendi nefsine isnat etmelidir. Zira nefsin cibilliyeti icabı, ondan daha fenâ günahlar işlemesi düşünülebilir. Beşer hakkında her ne kusur anlatılırsa, olabilmesi imkân dâhilindedir.

Her kim Allâh’ın inayetiyle kendi nefsini kötü olarak tanır ve onun tuzaklarını gereği gibi bilirse, o kişinin, nefsine muhalefeti kolay olur.”

Editör: Halime Çiftçi