Bu felaketler neden başımıza geldi. Hiç düşündük mü ,  Suçlu kim  diye?

Bu felaketler neden başımıza geldi. Hiç düşündük mü ,  Suçlu kim  diye?

Aslında suçlu belli.

Üzülerek belirtmeliyim ki maalesef  suçlu bizleriz.

Nasıl mı?

Hemen söyleyeyim.

Arş'ı Ala'yı titreten;

Hangi mazlumun,

Hangi yetimin,

Hangi ananın, babanın,

Hangi dilsiz hayvanın,

Hangi kundaktaki bebeğin,

Hangi iftiraya uğramış bir kadının zulümlere maruz kaldığı sesleri duyduk. Üstelik  bunlar yetmiyormuş gibi;

Vicdanlarımız köreldi  merhamet  bitti

Sevgi, saygı bitti

Helal kazanç bitti

Dostluk, kardeşlik bitti

Şükür bitti

Aza yetinme bitti

Paylaşmak bitti

Vefa bitti

Ve en önemlisi insanlık bitti.

Yetmedi !

Harama el uzatıldı sustuk

Kadınlar öldürüldü sustuk

Çocuklara kadınlara tecavüz edildi sustuk

Emeğin hakkını yiyenlere sustuk

İnsanlara yapılan zulümlere sustuk

Haksızlığa sustuk

Yapılan gıybetlere, iftiralara ve yalanlara sustuk. Kısacası biz her şeye sustuk. Ve " Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın'' dedik. Ama sıranın bize geleceğini unuttuk.

Oysa hadis-i şerif şöyle buyuruyordu "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” dese de biz yine de dilsiz şeytanlığı kabul ederek sustuk.

Velhasıl kelam sırf susmalarımız yüzünden kötü bir alamete doğru gittik ve daha da son hızla devam ediyoruz. Yani gidişat iyi bir gidişat değil. Allah beterinden korusun diyeceğim ama bundan beteri olur mu?

Olur mu olur.

Örneğin bu yaşadığımız depremde deprem değil kıyamet gibiydi. Belki de bir işaretti.

Allah bizi rahmeti ve merhametiyle korusun inşallah. Yoksa temiz bir tarafımız yok. Ölenlere rahmet kalanlara baş sağlığı diliyorum.

Allah'a emanet olun.