Kaloriferi, doğalgazı bilmediğimiz zamanlardı. Hatta soba bile çok evde yoktu. Evlerde ısınma, tunç veya saç mangallarda yakılan ağaç kömürü ateşiyle yapılıyordu.

Kaloriferi, doğalgazı bilmediğimiz zamanlardı. Hatta soba bile çok evde yoktu. Evlerde ısınma, tunç veya saç mangallarda yakılan ağaç kömürü ateşiyle yapılıyordu.Mangal kaymanın (yakmanın-tutuşturmanın) usulü vardı. Mangal avlunun müsait bir köşesinde veya hava yağışlı, soğuksa tandırlıkta kayılırdı. Mangalın tabanına kömür külü yayılır, külün ortası deşilerek ğezvel (kömür ufağı) doldurulur, (Ğezvel külün içinde ve en altta olduğundan uzun süre yanarak ısı sağlardı) üzerine iri kömürler dizilir, onun da üzerine tuturuk (çalı-çırpı, çıra)koyulup tutuşturulur, körükle de çabuk yakılması sağlanırdı. İyicene yanan kömürler az dışarıda tutularak veya üzerine az su serpiştirerek har’ı (kömürden oluşan zararlı gazı) alınır, öylece odanın ortasına koyulurdu. Kömür zehirlemesine karşı, ateşe biraz üzerlik serpilir, kömür kokusu alınmış olurdu.Tandır, özellikle kalabalık aileler için en iyi ısınma aracıydı.Tandır kürsüsü, ayak kısmı üst kısımdan biraz daha geniş, bir metre veya az daha yüksek, 60-70 santim genişliğinde tahtadan yapılmış büyük sehpa şeklindedir.İçinde kömür ateşi olan mangal ya da tarıf (Tarıf; çamuru kırmızı topraktan içine saman katılarak yapılmış, 25-30 santim genişliğinde 20-25 santim yüksekliğinde ve daha büyük ebatları da olan, içine ateş konulan toprak kap) kürsünün altına yerleştirilip, üzerine tandır yorganı örtülür, ev halkı da yorganın içine girerek ısınırdı.Uzun kış gecelerinde tandır keyfi bir başka güzeldi. Analarımız çekçek-bastık çıkarır, tandırın üzerini masa gibi kullanır meyve sinisini kürsünün üzerine kor, gaz lambası ışığında büyükler hikâyeler anlatır, biz o hikâyelerin kahramanıyla hikâyenin içerisinde Çin’e Maçin’e, bazen Zümrüdüanka’nın sırtında Kaf dağına, bazen peri padişahının sarayına gider, devlerle, cinlerle vuruşurduk. Bazen hazreti Ali ile Hayber de, bazen hazreti Hamza ile cenk meydanında, bazen Kerbela da hazreti Hüseyin ile yezide karşı vuruşurduk.Dedelerimizin savaş hatıraları, inkılaplar, darağaçları, ninelerimizin kıtlık yılları anıları, gençlikler derken gece akıp giderdi.Tandırın sıcağında uyku atına binip, sabaha doğru yol alırdık…(