\nGÜNÜMÜZDE haksızlık, haksızlığa uğrama, merhamet ve merhametsizlik. Acımasızlık o kadar çok yaşanmakta ki.. Bunun da bir türlü önüne geçilmemekte. Gücü olan, gücü olmayana karşı hep “galip” geldiği görülmekte. Buna doğruluk, kul hakkı, hırsızlık ve dürüstlük de eklenir.

GÜNÜMÜZDE haksızlık, haksızlığa uğrama, merhamet ve merhametsizlik. Acımasızlık o kadar çok yaşanmakta ki.. Bunun da bir türlü önüne geçilmemekte. Gücü olan, gücü olmayana karşı hep “galip” geldiği görülmekte. Buna doğruluk, kul hakkı, hırsızlık ve dürüstlük de eklenir.

Bunu biraz açarsak:

ZİMMİ “Himaye edilen, dokunulmayan.  Kendine güvence verilen, koruma anlamına” gelen sözcüğün karşılığı.

BİR Zimmi “Sultan İkinci Murad Han’a” der ki:
- Bir maruzatım var Padişahım, müsaade buyurun anlatayım?..
- Elbette, söyle nedir maruzatın?..
- Askerleriniz benim bahçemden dün elma yediler ve parasını ödemediler!..
- Bu dediğin nasıl olabilir?.. Bir yanlışlık olmalı…
- Yanlışlık yok Padişahım.
SULTA Murad Han, derhal araştırılmasını emreder. Kısa zaman sonra üç askeri huzura getirirler. Sultan onlara olayı anlatır ve sorar:
- Bu Zimmi’nin söyledikleri doğru mudur?!..
Askerlerden biri der ki:
- Doğrudur Sultanım. Ben yaptım!..
- Peki ama nasıl? Kul hakkını düşünmedin mi hiç?
- Padişahım, benim yediğim elma yerdeydi ve çürüktü. Çürük bir elmanın para edeceğini düşünemedim; nitekim bu iki arkadaşım da oradaydı. Onlar ağaçtan elma kopardılar ve parasını da bahçeye attılar!..
PADİŞAH, Zimmi’ye sorar:
- Askerlerimin söyledikleri doğru mudur?..
- Evet, o ikisinin kopardığı elmaların bedelini aldım.
- Peki, öyleyse istediğin nedir?!..
- Diğer askerinizin yerden aldığı elmanın bedelini de isterim.
- Peki, o çürük elma için ne istersin?....
- Bir kese altın isterim, yoksa hakkımı helâl etmem.
- Bir çürük elma, bir kese altın eder mi hiç?..  Bu açıkça haksızlık.
- Vermezseniz o zaman hakkımı helâl etmem.
- Peki al bir kese altın!..
Zimmi’nin gözleri dolar, kendisine uzatılan keseyi eliyle iter ve Kelime-î Şehadet getirir….

Sonra der ki:
- Efendim, maksadım altın falan değildi. Müslüman olmadan önce son defa adaletinizi tecrübe etmek istemiştim. Beni affedin ve aranıza alın!...

BU hikâyeden kıssadan hisse olarak anlaşılacak; doğru ve dürüst olmanın ne denli önemli olduğunun izahıdır. Yaşamın içinde haksızlığa uğrama kadar, acımasızlık da var. Bunlara da hemen her gün tanık olunmakta. Haksızlık ise “Hak adalet ve hukuk kurallarına aykırı olma durumu. ”Acımasızlık;” olaylar karşısında etkilenmeme. Katı yürekli olma. Merhametsizlik “Acıma duygusunu yitirme” olduğu kadar din korkusu. Din adaleti,  doğruluğun ve haksızlığın adresi. İşte böyle duygular ve doğrular ne var ki günümüzde iflas etti!..