“Çocuk işçiler” konusuna değinmek için, bu hafta siz değerli okuyucularımla gönülden yazmış olduğum “Simitçi Çocuk” şiirimi paylaşmak istedim.
Bir an bile olsun unutmayalım ki her çocuk değerlidir.
SİMİTÇİ ÇOCUK
Ben on bir yaşında bir adamım
Ve iki çocuklu bir babayım
Babamın gittiği günden beri…
Bir tepsim var, küçücük
Bir de fırıncı abi, kocaman
Bana nasihat eder her zaman
Dikkat et yavrum der, aman!
Sakın kimseden şeker alma
Kimsenin yanında paranı sayma
Konuşuyor fırıncı abi baba tadında
Oda biliyor aslında
Ben on bir yaşında bir adamım
Ve iki çocuklu bir babayım
Babamın gittiği günden beri…
Fazla konuşmaz anam, asil kadındır
Kız kardeşim asuman, hayali vardır
Acıktı mı beni yer, kardeşim yiğit
Simit, simit, taze simit!
Karşı yoldan simit isterler bazen
Koşarım karşıya yetişmek için
Aklımı kaçırır, bir fren sesi
Birde küfrü basarlar niçin?
Kız kardeşim asuman, kardeşim yiğit
Simit… simit… taze simit…
Ben on bir yaşında bir adamım
Ve iki çocuklu bir babayım
Babamın gittiği günden beri…
Dışarda çalışmak zor olsa da
Alışıyor zamanla insan
Alışıyor
Susuzluğa, açlığa, soğuğa ve sıcağa
Alışıyor insan
En çokta yalnızlığa…
Amca almaz mısın oğluna
Teyze ya sen?
Al bir tane abla, seversin yersen.
Kız kardeşim asuman, kardeşim yiğit
Simit… simit… taze simit…
Her sabah çıkarken bakma ardımdan
Bu kadar kendini incitme annem!
Üzülme, korkma, yapma bu kadar!
Ağlama ne olur, dinle bir tanem!
Esnaf abiler, kolluyor beni
Ağlama bu kader, üzmesin seni
Kız kardeşim asuman, kardeşim yiğit
Simit… simit… taze simit…
Ben on bir yaşında bir adamım
Ve iki çocuklu bir babayım
Babamın gittiği günden beri…
Annem ve kardeşlerim sarılıyor her gece
Bir sessizlik çöküyor, yiğit “baba” deyince!
Hepimiz ağlıyoruz, annem feryat edince
Heyhat dağ gibi babamız gitti!
Dağ gibi babamız toprağa girdi!
Kız kardeşim asuman, kardeşim yiğit,
Simit… simit… taze simit…
Simit… simit… taze simit…