Bir çok şehrin tarihinde savaşalar, yeni imarlar farklı yönetim anlayışlarıyla  yıkımlar değişimler yaşanmıştır, Urfa tarihinde de bu ve benzer sebeplerle değişimler olmuş. Daha önceleri de Halil-ür Rahman gölü, medresesi ile ilgili yazılar notlar paylaşmıştım benim gibi bir çok Urfalıda yazmıştır veya dost meclislerinde sohbetlere konu etmişlerdir.

Bir çok şehrin tarihinde savaşalar, yeni imarlar farklı yönetim anlayışlarıyla  yıkımlar değişimler yaşanmıştır, Urfa tarihinde de bu ve benzer sebeplerle değişimler olmuş. Daha önceleri de Halil-ür Rahman gölü, medresesi ile ilgili yazılar notlar paylaşmıştım benim gibi bir çok Urfalıda yazmıştır veya dost meclislerinde sohbetlere konu etmişlerdir.

Kulaktan duyma söylencelere dayalı olarak Urfa da gün takalarından bahsetmiştim.

Hali-ür Rahman gölü ve mimarisiyle ilgili Rasathane bilgisi yarım yamalak dilden dile bir bilgi olarak kalırdı; fakat Tahir ÖZCAN, Gülnaz ÖZCAN, Muhammed Yaşar Dörtbudak ve Selahattin Eyyubi GÜLER’in çıkarmış oldukları “Kutsal Şehrin Kutsal Gölü Şanlıurfa Halil'ür Rahman-Balıklıgöl” kitabında Rasathane ile ilgili bilgilerin yer aldığını görünce paylaşmak istedim.

Alıntıda belirtildiği üzere biz Urfalıların “Yarım Kubbe “ olarak adlandırdığımız rsathanenin pencereleri aslında bir güneş saait olarak tasarlanmış mimari bir esermiş. Dolayısıyla Halil-ür Rahman girişinde sağda ki, Rızvaniye Külliyesi ilk odasının penceresi de “Gün Takaları” olarak isimlendirilmesi güneş saatinden esinlenerek mimari olarak taklit edilmiş  olabilir.

 “Urfa da yıkım ve tabii afetlerin tahrifatı dini ve sivil mimari eserlerin mahvına ve yok olmasına sebep olduğu gibi binlerce tarihi vesika ve kitapların da yok olmasına sebep olmuştur.

Bunlardan biri de Halilurrahman Medresesi müştemilatı içerisinde bulunan Rasathanedir.

Rasathane, medresenin kadim kitabesi mevcut değildir.

Ancak medresenin ders odası üzerindeki kitabe Hicri 1189 (Miladi

1775) tarihlidir.

Rasathanenin girişi yönünde kitabe ise hicri 1288 (Miladi 1871) tarihlidir.

Medresenin dershane hücresinin bitişik beşik tonozlu yüksek

mekân son cemaat mahallidir. Son cemaat mahallinin bitişiğindeki yapı (halk arasında "döşeme" denilen mekân) Halilur-Rahman Mescididir.

Rasathane olarak tabir edilen mekân medresenin Kuzey cihetinde dikdörtgen planlıdır. Kapının girişindeki mekân sivri

kubbe ile örtülüdür. Kubbenin üstünde küçük bir açıklık ve bu

açıklığın altına isabet eden mekânda 1 x 1 m2 ve 60 cm derinli-

ğinde küçük bir havuz vardır. Gecenin belli saat ve tarihlerinde

gözlenen yıldızlar kubbe açıklığından altındaki havuzda bulu-

nan suya yansıyan görüntüden tespit edilirmiş. Bu kubbenin sol

(batı) tarafinda ve beşik tonozla kapalı kısmında küçük bir pen-

cere vardır. Bu pencereden öğleden sonra güneybatida güneş batıncaya kadar güneşin hareketi takip edilirmiş. Kapıdan girişteki

sağ cihet ise kubbe kasnağına bitişik tonozla kapalıdır. Bu alanın

göl cihetinde ise 6 adet pencere vardır. Bugünkü haliyle yapilan

tamiratta mahiyeti bilinmediğinden 5 pencere yapılmıştır. Mahalli (diğer tabirle ezani) saat sabah

"12" itibarıyla 23

Mart ve 23 Eylülde güneş doğar. Her pencere arası birer saat aralıklıdır. 06.00 zeval vaktidir. Güneşi (güneşin gökyüzünün tam

ortasında olması), gurubu (güneşin batışında ortaya çıkan kızıllıktır) ise 12.00dir.

Rasathanenin işlevi Birinci Dünya Harbi'ne kadar devam

eder. Bilinen en son "Ebu'l Mekârim" Kadızade Osman Efen-

didir. Ebu'l Mekârim ünvanı ilim ve cömertlikte yüksek merte

beye ulaşmış müderrisler için kullanılan ünvandır. Kadızade Osman Efendi tarafından kaleme alınan 1296 Hicri (1878 ve 1879

miladi) tarihli yazma eser hat üstadı Mahmut DÖRTBUDAK'ın

kitaplığında mevcuttur. Kadızade Osman'a ait bu eser aile bü-

yüklerinden intikal etmiştir. Ayrıca ilmi Zilal ile ilgili "Rubu

tahta da Osman Efendi'ye ait olup kendisinde mevcuttur.” 

GÜN TAKASI ( PENCERE )

Urfa'da Halil-ü Rahaman'a girişte sağ tarafta Rızvaniye medresesinin ilk odasının Halil-ü Rahman'a bakan tarafında yan yana yedi taka (pencere) vardır.

Anlatılanlara göre bu takalara gün takası deniyor.Bu takaların her biri birbirinden ayrı ayrı şekillerle değişik görünümdedir. Gün takası denmesinin sebebi aslında mimari bir takvim oluşundanmış.

Orada ki çocuklar günleri öğrensinler diye hangi gün ise o taka açılırmış ki çocuklar günleri daha pratik öğrensinler diye.

Urfa'da eskiden günler Arapça isimleriyle söylenirdi.

Cuma Yine Cuma idi

Cumartesi : Seb

Pazar : Elahadu

Pazartesi : İsnain

Salı : Seleta

Çarşamba : Erbe'e

Perşembe : Hamis

(Kaynak : Mehmet Sadık Alican)