İnsanların kendilerine ait hayalleri olmalı.

 İnsanların kendilerine ait hayalleri olmalı. Kimsenin bilmediği, kimsenin fikir yürütemediği, kimsenin ulaşmaya cesaret edemeyeceği. Bizim kurduğumuz hayaller, bizi geleceğe taşımalı. Bizi biz yapan olgulardan biri olmalı hayaller… Onların sahibinin yalnızca kendimiz olduğu unutulmamalı. Hayaller mahremimizde kalmalı, kimseler dokunamasın diye.

   Geçmişte, geleceğin nasıl olacağını merak ederdik. Filmleri dış dünyaya ve geleceğe açılan kapılar olarak görürdük hep. Dizi ve filmlerden birçok şey öğrendik. En çok ilgimizi çeken film çeşitlerinden biri de bilim-kurgu filmleriydi. Onlar sanki geleceğe açılan pencerelerimizdi. Geleceğe varmadan önce birçok fikirler edindik; gelecek zamanlar hakkında. Oysa bu filmlerin adındaki ‘kurgu’ kelimesi geleceğimizi kurgulamaktaydı. Yani hayallerimizi…

   Önceden, 2000’li  yıllar  için filmler yapıldı, yazılar ve romanlar yazıldı. Hatırlarsanız ‘UZAY 1999’ diye İngiliz yapımı bir dizi vardı. İnsanlar onu büyük merakla izlerlerdi. İzleyen insanlar, Filmdeki vakalar  gelecekte aynen olacakmış gibi fikirlere sahip olurlardı. Keza ‘JETGİLLER’ isimli çizgi filmde de gelecek teması işlenmekteydi. O yapımda da insanların gelecek ile alakalı ilgisini çeken birçok öğe mevcuttu.

   O yıllarda televizyon, sinema v.b. araçlar insanlara çok büyüleyici gelmekteydi. Gerçekten de bu keşifler, insanlar için çok önemliydi. Hem dünyadan haberler  veriyorlar, hem bir şeyler öğretiyorlar hem de hoşça vakit geçirtiyorlardı.

   Ancak işin, insanın içine işleyen olumsuz yönleri vardı. İnsanlar bu film ve diziler yüzünden kendi hayallerini kuramaz oldular.  Hayallerimiz bu filmlere bağlı olarak kurulmak zorunda kalındı. Yani hayallerimizi film yapımcıları kurdular. O zamanın  geleceği olan şimdiki zaman da; onların istediğinden oldukça farklı oldu. Ne uzay gemileri, ne de ışınlanma olayları gerçekleşmedi. Belki de biz hayal kurma yetilerimizi kaybettik bu arada.

  SADECE HAYALLERİMİZİ  Mİ KAYBETTİK?

   Bu sektörün hayatımıza olumlu katkıları da var. İnsanlar belki buralardan çok şeyler öğrenmekteler. Aynı zamanda filmlerin hayal dünyamızı  genişlettiği söylenmekte. Ama hayallerimizi hapsettiği de unutulmamalı. Gelecek hakkında hep aynı düşünen insanlar, hep aynı hayal kalıpları v.s. v.s.

   Bu zaman zarfında, filmlerin konuları da değişti. Artık bilim kurgu filmleri uzay ağırlıklı değil eskisi gibi. Daha çok genetik biliminin ilerleyişi ve buna benzer konular hakkında bu filimler.

   İnsanlar, bu olumsuzluklar hakkında bilinçlendikçe, yeni yeni  empoze yolları geliştirdiler sektörün ileri gelenleri. Günümüzde, insan aklını beş değişik şekilde etkilemeye çalışmaktalar. Sinema, televizyon, reklam, bilgisayar programları(cep telefonları)  ve şarkılar. Tabi garip empoze yolları arasında, subliminal(bilinçaltı)  mesajlar da var. İnsanların beynine gönderilen gizli mesajlar yolu ile insanların davranışlarını etkilemek istemekteler. Bu mesajların insanların kişiliğine olumsuz etkileri çok. Belki intihar eşiğine gelen birçok insanın, olumsuz davranışlarının sebebi de bu iletiler.

   Nitekim günümüzde hayallerimiz ve bilinçaltımız ile uğraşılmaya devam edilmekte. Küreselleşme ile birlikte; güçlüler, zayıfların hayallerini planlamakta ve kurgulamakta. Hayallerimiz mahremiyetini kaybetmiş durumda. Kısmen de olsa      bize, hayallerimizle uğraşanlar yön vermekte. Bunu da bilindik araçlar ile yapmaktalar.