Kırdığımız incittiğimiz insanları sıralasalar teraziler eşliğinde bize, kefenin altında tuz buz olma ihtimalimiz çok çok yüksektir. Biriciklerimiz vardır bizlerinde, nazlı ve kıymetli. Çocuklarımız, eşlerimiz, kardeşlerimiz, anne baba...

Kırdığımız incittiğimiz insanları sıralasalar teraziler eşliğinde bize, kefenin altında tuz buz olma ihtimalimiz çok çok yüksektir.

Biriciklerimiz vardır bizlerinde, nazlı ve kıymetli. Çocuklarımız, eşlerimiz, kardeşlerimiz, anne baba ve yakınlarımız. Üzülmelerini istemeyiz hani. Tırnaklarına zarar gelse içimizin cızırdadığı. İşte tamda böyle herkes birilerinin biriciğidir kızı, oğlu, anne babası, kardeşi, yakını olarak.

Ya da daha kötüsü kırdığımız o kalp Allah’ın yanında kıymetlilerden biridir, değerlidir belki nereden bileceğiz.

Kalp kırmak diyorum nede basit söylüyorum. Bir kaç gün önce lise öğrencisi öğretmenini öldürdü. Daha önceki günler bayan bir öğretmen tekme tokat dövüldü erkek! bir veli! tarafından. Belki bu ara birçok kadın darp edildi kocası tarafından. Belki günde kaç öğrenci veya öğretmen haksızlığa uğratılmıştır, kaç çalışan veya çalıştıran birilerince…

Belki bir esnaf birilerince zarara uğratılmıştır, belki bir ast üstü tarafından onur kırıcı mobbinglere maruz kalmıştır.

Şiddet dolabında türlü giysiler askıdadır. Bazen fiziksel şiddet, bazen ezme hevesi, bazen hakaret veya taciz, gasp giyinir bu dolaptan ehli şiddet. Oysa “…Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır….” (Bakara 191) der yaradan kitabında.

Böyle söyleyince kimse üstüne alınmıyor gibi ama bilinmelidir ki her birerlerimizin bir dolabı mevcuttur sırtında taşıdığı. Anında dolabımızdan uygun elbiselerimizi takınır kuşanır ve Süpermen’e dönüşürüz ihtiyaç halinde.

Yetki (güç, koca olma, çokluk, hiyerarşi, para…) ile gelen üstün! hallerimiz hayır adına, liderlik adına, üretim adına bir şey ifade etmez, bu yetki nasıl olur da zulme dönüştürülür ve toplum saygınlaştırdığı bu çirkinliği satar yayar habire birbirlerine.

Ki böylece kalite yerlerde sürünür. O toplumun insanları tetikte ve gergin yaşar trafikte, işte, komşulukta. Sokak hayvanları ürkektir yeşil alanları güvenlikçiler korur, temizlik için sürekli uyarılır insanlar…

Kendimizi kendimizden koruruz. Ki en güvenilir yeşil alanlarımız mezarlıklardır şu an. Çünkü dirilere gösteremediğimiz saygıyı ölülere gösteririz, kutsarız ölülerimizi dirilerimize inat.

Sahi bir de bu halimizle şiddet istatistiklerinin sıfırlarda seyrettiği bazı ülke insanlarını da dinsiz diye kınar ve İslam’ımıza! gelmelerini isteriz, cehennemin dibine gideceklerine inanırız. Bu hal ile onların bu toplumun yaşayışına girmekle neleri kazanacakları neleri kaybedecekleri büyük bir soru işareti değildir.

Oysa inandığımız din bize baskıyı, zorbalığı, katli, şiddeti uzun uzun yasaklarken bu sonuçlar neyin ürünüdür? Din hayatımızın ne kadarındadır, yada dini yanlış algıladığımızı söyleyebilir miyiz?

Şiddet toplumumuzda hep saygı görür alttan alttan. Buna her yer ve zaman da şahit olmuşsunuzdur ve desteklemişizdir bir şekilde bizler de.

Gaz verilir yaşamın her evresinde insanlara; altta kalma, ağzının payını ver, erkeğin bir sözü fazla olsun, kızım kalk erkek kardeşinin sofrasını ser, amirindir idare et, kocandır sever de döver de, senin anan ağlayacağına onun anası ağlasın, maşallah eli kolu uzun, ayağını denk al, yapmışsa bi sebebi vardır, efendi ol canımı ye yoksa, haddini bilecek, iyi hali de göz önünde bulundurularak…

Şiddeti saygın yapıp yaygınlaşmasına katkı sağlayan her bir yanımıza hoop deyip birilerinin biriciklerini ve o birilerini üzmemek, haksızlık ve zulme ortak olmamak ümidiyle…

Saygılarımla…