Hem de hiç bir işte ustalaşamayacak kadar kısa. Bize ve hiç kimseye kalmayacak kadar kısa

Hayat kısa,

Hem de hiç bir işte ustalaşamayacak kadar kısa. Bize ve hiç kimseye kalmayacak kadar kısa. Üstelik ne kadar yaşarsak yaşayalım bir gün gideceğimizi ve kaybedeceğimizi de biliyoruz . Ayrıca gidenleri, zamanı ve anıları geri getirmeye de gücümüz yok. Bunu da  biliyoruz. Ama yine de hiç bir kötü şeyden geri kalmıyoruz.

Ne mi bunlar ?

İsterseniz yazılı ve görsel medyada gördüklerimi ve duyduklarımla başlayayım. Son dönemlerde intihar vakaları arttı. Ramazan diye dağıttığımız paketler ve patateslerde takındığımız yol veya törenlerle yapılan dağıtım. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında yapılan hatalar. Bir Partimizin gençlerinin yolda lüks araçları durdurup iftar dağıtma gayretleri ve tabi basın eşliğinde. Ve son olarak bu Bidon (Bayden ) olayı. İsterseniz dilimizin döndüğünce aklımızın yettiğince sırayla irdeleyelim.

Öncelikle bu intihar olaylarının psikolojik, sosyolojik ve en önemlisi ekonomik olarak nedenleri neden araştırılmaz. Özelliklede bu aziz mübarek günlerde. Müslümanların iyilik yapmak ve hatalarından arınması gereken bir ayda. Herkesin bir birine yardımcı olması gereken bir ayda. İnsanlar neden canına kastederler. Bu kadar mı insan hayatı ucuz olur. Anlatacak biri varsa beri gelsin. Anlatsın bizde anlayalım. Hani Hz Ömer’in idarecilik anlayışı. Hani kul hakkı. Hani komşusu açken tok yatan bizden değil hadisinin bilinci. Gerçekten merak ediyorum. Gelelim ikinci olaya. Bu patates ve yardım kolilerinin dağıtımı ile ilgi yapılan ve sosyal medyada okuduğum ironili bir anlatımı size olduğu gibi aktarıyorum. ”Patates patates olalı böylesine bir itibar görmedi. Bayraklarla uğurlanıyor. Vali karşılıyor. Kaymakamda dağıtıyor.” İşin bayrakla uğurlamak kısmını, valinin karşılama kısmını bilmiyorum ama devletin kaymakamının dağıttığına şahit oldum. Hele o patates çuvalını tutup köylü annemizle fotoğraf çekmesi yok mu ? tam bir felaket. Ya siz bu annemize başarı belgesi mi takdim ettiniz de böyle böbürlenerek poz verdiniz. Devletin makamı bu kadar ucuz olmamalı. Orada devleti temsil ettiğinizden bu kadar mı bihabersiniz. Veya o kadını düşürdüğünüz duruma ne demeli. Bu kadar deşifre etmeye gerek var mıydı. Üstelik dinimizde hayr işleri hani gizli yapılırdı. Hani deşifre edilmesin ki yardım alan mahcup olmasın. Hani sağ elin verdiğini sol el görmeyecekti. Ya size ne demeli bu törenlerle ve tamamı yazılı ve görsel medyaya görüntü ve resimlerle  yardım kolisi dağıtanlar. Gerçekten şaka gibisiniz. Üstelik ağlanacak halinize gülünecek bir şaka. Sonra patates dağıtımı ve izdiham tabiki. İnsanların durumu bu kadar ortadayken; yapılan açıklama daha da komik. Görevli hakkında soruşturma açıldı. Doğru ya aranan suçlu bulundu. O duruma gelene kadar ki suçlular nerede peki. Gerçekten tutulacak bir tarafınız yok sizin. Sonra yine bir görüntü. Üstelik yazılı ve görsel medyada. Gençler değeri en az 300 binden başlayan lüks arabaları durdurup iftariyelik dağıtıyor. Urfa da böyle bir şeyi tiye almak için şu sözcük kullanılır “malamıney”. Ya gençler belli ki partiniz elinize paketleri vermiş sizi yola salmış. Ama yolda yanlış, yordamda yanlış verdiklerinizde yanlış. Çünkü gözlerimle gördüm. Çöp kutusunun yanında oturup çöpten atık çıkarıp iftarını açmaya çalışanlar var. Onlara niye ikram etmeyi düşünmezsiniz de  o lüks arabaların içindeki milyon dolarlarca zengin olanlara ikram niye edilir ki. Eminim o ikramlarınız yenilmez ve ilk çöp buldukları yere bırakırlar. Yazık günah değil mi bu emeğe ve memleketin parasına. Üstelik hani israf haramdı ve sizin de dağıttığınız  bu iftarlık paketler bu lüks arabaların içindeki insanlar için israftır. Hani bir söz mü deyiş mi yada hadis mi kesin emin değilim. “Fakirin ihtiyacı zenginin israfı kadardır.” Ve siz resmen elinizle israfa ortak oldunuz. Ya bu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramında yıllardır yapılan ve benim anlam veremediğim görüntü. Çocukları koltuğa oturtuyorsunuz ve pozunuzdan da geri kalmıyorsunuz. İşin reklam tarafı ve sözde duyarlılık (!) gösteriyorsunuz. Buraya kadar tamamda. Çocukların gasp edilen hakları nerde, Sokakta kalan çocukların hakları nerde. Çocuk yaşta gelin edilenlerin hakları nerde. Çocuk işçilerin hakları nerde sahi. Yani seçilmiş çocukları koltuğa oturtarak ne yaptınız gerçekten merak ettim. Zaten onlar seçilmiş çocuklar ve eminim hiçbir ihtiyaçları yok. Peki çocuk işçilerin, sokak çocuklarının veya çocuk gelinlerin bayramı n’ oldu sahi. Onlarınkini de bu durumda kutlamış (!) oldunuz inşallah. Gelelim son olaya. ABD her imtiyaz almak istediğinde veya Yahudi lobisine yaranmak istediğinde böyle sözde ermeni soykırımını ortaya atar. İki taraftan da istediğini alır. Yıllardır bu böyle. Ama sahi tarihçilerimiz ne iş yapar merak ediyorum. Ya işiniz gücünüz ortalıkta dolaşıp  ahkam kesmek mi ? yoksa bu olmayan sözde soykırımı belgeleriyle yalan olduğunu ispatlayıp gerçekleri bu yaratıkların özellikle bidon (Bayden) gibilerinin suratlarına tokat gibi yapıştırmak mı?. Bakın artık gına geldi. Her seferinde böyle ithamlarla bu güzelim ülke neden itham edilsin ki. Hem geçmişimizle yüzleşmek kadar daha güzel ne olabilir ki . Yada geçmişimizi hatırlamakla ne kaybederiz. Belki yeni nesil daha fazla ilgili olur ve daha fazla sahip çıkar ülkemizin gerçeklerine ve öz değerlerine. Yoksa birkaç süslü laf ve milliyetçi söylemlerle bu işi geçiştirmek doğru değil ve sürekli ülkemize karşı kullanılacaktır.

Bakın hayat zalim. Ve bu bidon kafalılar hayattan daha zalim.

Zayıf olma şansın yok.!

Onlara yenilmemek için kendinize yenilin...

Zaten zordur kendin gibi yaşamak. Kendine tutunmanın bedeli de  ağırdır.

Neden derseniz ?

Çünkü bu dünyada şeytanın yanındaki koltuk her zaman boştur. Dileyen oturabilir. Görünen odur ki bu dönemde o koltuğa rezervasyon yaptıranlarda patlama yaşanıyor ne yazık ki!

Ve bakıyorsun ortalık hiç ölmeyecekmiş gibi dolaşan insanlardan geçilmiyor. Hayatın ölümle imzaladığı anlaşmayı bugüne kadar hiçbir canlı bozamadığını unutmuşlar sanki.

Yazık…

Gerçekten çok  yazık.

Oysa bir çocuk oyunuydu hayat.

Güneş her ebelediğinde oyuna baştan başlayan.

Ama nerde o bilinç.

Zaten bütün sorun onu bilebilmekte ya. O da yok maalesef. Bu yüzden başlıkta ne günlere kaldık dedim. Gerçekten yapılanlar içinde iyiye dair nerden tutacağımı bilemedim.

Sağlıklı günler temennisiyle saygılar sunuyorum.