Sonbahar ağaçları gibidir hayat; her gün bir yaprak düşer ömrümüzden. Hızla akıp giden rüzgâr, hatta fırtına gibi hızlı geçen yaşamımızda insanlardan beklediğimiz en önemli unsur güven duygusudur. Bunun akabinde gelişen,...

Sonbahar ağaçları gibidir hayat; her gün bir yaprak düşer ömrümüzden. Hızla akıp giden rüzgâr, hatta fırtına gibi hızlı geçen yaşamımızda insanlardan beklediğimiz en önemli unsur güven duygusudur. Bunun akabinde gelişen, olgunlaşan ve beklenilen vefa olgusu bizi birbirimize bağlar. Aile içerisinde vefa daha yoğun yaşanır. Çevremizdeki insanlarla her zaman güven çerçevesinde bütünleşip vefa duygusunu sağlıklı yaşayamayız.

Temelinde güven olan ilişkilerde sadakat oluşur, vicdanla birlikte vefa duygusu devreye girer pekişir. Günümüzde ilişkiler daha çok maddi çıkar temelli oluştuğu için vefakâr insanların sayıları her geçen gün azalmaktadır. Vefasız insan egoist ve benmerkezci davranır. Dünya etrafında dönüyor sanır, öyle olsun ister. Empati yeteneği kaybolur, önce kendi rahatlıkları çıkarları önemli hale gelirve yüreğindeki merhamet duygusu kaybolur. Karşısındakinden sürekli beklenti içerisine girer çıkarına ters düşen durumlarda agresifleşir, saygısızlaşır başka bir karakterle karşımıza çıkar. O saatten sonra haddini fazlasıyla aşan bu kişiye ne yaparsanız yapın laf anlatamaz, doğruyu gösteremez, haklı olduğunuzu kanıtlayamazsınız. Çıkarlarına ters düşmüşsünüzdür bir kere... Tüm planlamalarını kendi çıkarları doğrultusunda düşünür ve uygular. Siz bu durumu fark ettikçe zamanla uzaklaşırsınız hatta nefret duygusu beslemeye başlarsınız.

Köylerden metropollere göç arttıkça insanlar merhamet, duygudaşlık, adalet, vicdan vs. duygularını neredeyse tamamen kaybederek çıkar ilişkileri kurarak vefa duygusundan uzaklaşıyor. Büyük şehirlerdeki yaşam savaşı ekmek kavgası sanki bunun üstüne kurgulanmış şekilde devam ediyor.

Bazen en çok ekmek yedirdiğiniz insan en büyük düşmanınız olabiliyor. Sizin iyi niyetinizle yaptıklarınızı zamanla göreviniz olarak görüp istemeyi kendinde hak görerek arsızlaşıp yüzsüzleşebiliyorlar. Günümüzde büyüklerimiz “vefa kalmadı, nerde o eski vefalı insanlar” derler, çok duyarız bu cümleyi. İşin daha da garip yanı bu cümleyi en çok vefalı doğru insanlar değil vefasız karakteri bozuk insanlar kullanır.

Vefalı insan çevresindeki insanları taşımayı bilir. Sömürülmeye ve kullanılmaya müsaittirler. Vefalı insanlar vefasızlara karşı dik durmalı ve ödün vermeden ilişkilerine devam etmelidir.

Peki, neydi vefa? Anneannemizden kalan bir çay takımının düşüp kırılmasına çok üzülmek mi?

Bir dostunuzun işleri bozulduğunda üzülüp elinizden geldiğince destek olmak mı?

Şartlardan dolayı uzun süre görüşemediğin arkadaşının doğum gününü hatırlayıp aramak mı?

Neydi vefa!

Karşındakini kişisel olarak sevmesende saygı duymaktır vefa.

Komşun açken tok yatmamaktı vefa. Sokak hayvanları aç susuz dolaşırken onları doyurmaktı.

Her sabah uyandığındabir kez daha güneşi gördüğün için hayata yaratana teşekkürlerini sunmaktı.

En sevdiğin kitabı kitap alamayan çocuğa hediye edip gözlerinin içindeki ışığı görmekti.

Ekmeğini bölüşmek, bir fincan kahveye kırk yıl değil ömürlük hatır biçmekti.

Vefa; imkânlar doğrultusunda hatta şartları zorlayarak vicdanlı yüreğindeki sevgi merhametle dostların hatırlamak sormak ihtiyaç halinde yardım etmekti.

Vefa; insan gibi insan olmak, adam gibi adam olmaktı.

Vefalı dostlarınızın artması ve kaybetmemeniz dileğiyle…

Sevgiyle kalın