Her gün sınıfa girdiğimde meraklı gözlerle iki dudağım arasında çıkacak kelimeleri sabırsızca bekleyen öğrencilerimi görünce her şeyi unutup bilgimi, tecrübemi, sevgimi harmanlayarak var gücümle onlara bir şeyler kazandırmaya...
Her gün sınıfa girdiğimde meraklı gözlerle iki dudağım arasında çıkacak kelimeleri sabırsızca bekleyen öğrencilerimi görünce her şeyi unutup bilgimi, tecrübemi, sevgimi harmanlayarak var gücümle onlara bir şeyler kazandırmaya çalışıyorum. Her ne kadar çalıştığımızın karşılığını aldığımıza inanmasak da bunun bedelini, beni sabırsızca dinleyen çocuklarımdan çıkaracak kadar insafsız değilim. Her gün farklı bir elbise veya ayakkabı giyecek kadar param yoksa da temizliğimle, düzenimle, kanaatkâr yönümle onlara örnek olmaya çalışıyorum. Öğrenciliğimizden beri var olan, klasik sıra düzeni, parmak kaldırmalar, rengi beyaza bürünse de yerini kaybetmeyen sınıf tahtası vs. tüm bunlar eğitimde olmazsa olmazlarımızdır.
Bunlara rağmen her sabah öğrencilerimi görünce üzülmekten kendimi bir türlü alamıyorum. Sırtlarına geçirdikleri çantalarda yıllarca sürecek eğitim hamallığının materyallerini görüyorum. Ömürleri kalemtıraşın acımasız dişlerine hedef olan kalem misali tükenip gidecek. Yaptıkları yanlışları kokulu silgileriyle sildiklerini zannedecekler oysaki en büyük yanlışın eğitim sistemi olduğunu bilmeyecekler. Giydikleri elbiseler eskiyecek, üniformalar eskiyecek, okulları eskiyecek, kendileri eskiyecek ancak yanlışlıklarla dolu olan eğitim sistemi siyasi otoritelerin emellerine göre her dönem yenilenecek. Her ağızdan farlı hedefler yükselecek, kimi doktor olacağım diyecek, kimi avukat olacağım diyecek, kimi öğretmen olacağım diyecek… Hep birlikte şarkılar, türküler, ninniler, maniler söylenecek… Ta ki üniversite mezunu alana kadar, ta ki işsizlik başlayana kadar, ta ki ekmek parası kazanma sorumluluğu başlayana kadar…
Peki, ya netice? Her sabah uykusundan taviz veren bu neferlerin menzili neresi? Ebeveyn kontrolünden uzak bu çocukların geleceği nerede? Her gün öğrencilerine “ Çocuklar üniversiteye gitmek istiyorsanız bunları dinleyin.” Diyen öğretmenin amacı ne? Üniversiteye gittiklerinde ne olacak? Üniversiteyi bitirdiklerinde işe girebilecekler mi? Binlerce üniversite mezununun yarıştığı KPSS engelini geçebilecek mi? Bu engelli aşmak için kaç yılını verecek? Bu yılların kaybını nasıl telafi edecek? Askerliği mi ertelesin, evliliği mi geciktirsin?.. Keşke bir eğitimci olarak tüm samimiyetimle bu soruların cevabını verebilseydim.
Velhasıl, Türkiye’deki eğitim sistemi siyasi ideolojilerin prangalarından kurtulmadığı sürece bu sorular cevapsız kalacaktır…