Kameraların bir numaralı dostuydu bir zamanlar. Onu televizyon izlemeyenler dahi tanırdı. Yıllarca programlar yapmış ekran ve hafızalara karargâh kurmuştu. Kişiliğine bakılırsa dürüst, namuslu, yardımsever ve gelenek düşkünü biriydi....

Kameraların bir numaralı dostuydu bir zamanlar. Onu televizyon izlemeyenler dahi tanırdı. Yıllarca programlar yapmış ekran ve hafızalara karargâh kurmuştu. Kişiliğine bakılırsa dürüst, namuslu, yardımsever ve gelenek düşkünü biriydi. İnançları da sağlamdı. Ülkenin nabzına göre şerbet verirdi insanlara. Kandillerde hacı, sefil hayatlarda bacı, düğünlerde de baştacı olurdu. Daha doğrusu olmasını bilirdi. Zavallılara öyle görünürdü. Hata yapanları acımasızca eleştirir yerden yere vurur sahtekârlığını gizleyen sahtekârlardan puanlar toplardı. Alkışlar onu bir köpek gibi sevindiriyordu. Giyimi kuşamı gayet yerindeydi. Onu izleyenler, davranışlarını takip edenler sanki o hiç hata etmezmiş yargılarına varıyorlardı. Onay alma hastalığına yakalanmıştı.

Takip edildiğinden haberi yoktu. Bir gün o program yaparken başka bir kanalda onun yaptığı tüm edepsizlikler son dakika haberiyle canlı yayında verilecekti. Ünlü edepsiz inanmadığı halde inanmış gibi davranır, dinlerin hiçbirine inanmaz, nikahı olmadığı halde önceden kiraladığı evlerde kılık değiştirerek her türlü günahı işlerdi. Uyuşturucuların ot denilen esrarıyla da haşır neşirdi. Takıldığı adamların ağzı boş olduğundan muhbirlere çoktan haber gitmişti. Magazinin gizli dünyası onun tüm pisliklerini kaydetmeye devam ediyordu. Bu işin takibini üç kişi yapıyordu. Muhbir, şoför ve muhabir. Onu öyle bir zamanda öyle bir yerde kıstırıp deşifre edeceklerdi ki rezillikten hastanelik olacaktı.

O günü sabırsızlıkla bekliyordu bu üç gizli takip yapan kişilere ödenek ve destek veren kanal. Ünlü edepsiz hiç bir şey olmamış gibi hayatına normal bir şekilde devam ediyordu. Güya haklının yanında hak arıyordu. Suçlulara çemkiriyordu. Hakim savcı kesilmişti. Bu kadar dürüstlükten ve namustan dem vuranlarda ya bir eksiklik yada sonradan illaki bir edepsizlik çıkıveriyordu. Kimlerde çıkmamıştı ki. Yıllarca insanları dürüstlük ve hayırseverlik sloganlarıyla kandıranların bağış paralarıyla otellerde dansöz oynattığını görmüştü bu millet. Taciz edildim diye bağıran birçok kadın ve kızın aylar sonra iftiracı olduğuna hep birlikte şahit olmuşlardı. Rezillikleri mahalleden yayılıp ortaya çıkınca sesleri kesilmişti. Hacı ayağına yatan, dilinden zikirleri şükürleri düşürmeyenlerin dinlerinin yasak ettiği her kuralı zevkle çiğnediğini de biliyorlardı. Şimdi sıra ünlü edepsizin açığa çıkarılmasına gelmişti.

Hafızalara dürüstlük abidesi olarak kazınan kadın birkaç gün sonra canlı yayında hem de kendi programına denk bir saatte rezil rüsva edilecek hatta ülkeyi terk edecekti. Muhbir son çalışmalarını da yaptı. Aldığı bilgilerden yola çıkarak muhabiri ve şoförü takip yaptığı bölgeye çağırdı. Ünlü edepsizi bu kez başka bir erkekle yakalamışlar müstakil bir eve girerken görüntü almaya başlamışlardı. Gece saatleriydi. Muhbir ve muhabir sessizce bahçeden içeriye girdi. Tek katlı evin her oda camlarına hassas dinleme cihazı yerleştirdi. Muhabir zile basarak onları oyalamak için dışarı çekti. Muhbir o sırada küçük gizli kamerayı evin dışından bulundukları odaya içeriyi görebilecek şekilde yerleştirdi. Artık kayıt başlıyordu. Daha doğrusu bu takip üç yıldan beri devam ediyordu. Onu takip eden bu üç kişi artık bu işe öyle bir kenetlenip odaklanmıştı ki her şey kendiliğinden gelişiyordu.

Ünlü edepsiz ve gizli dostu tekrar eve girdiler. Eğlence başladı, alkol, uyuşturucu ve iltifatlar. Düne, bugüne ve yarına ait olan tüm düşünceleri de ağızlarından dökülüveriyordu birer birer. Halkı senelerdir güzel uyuttuğunu anlatıyor onların yerinde olmak istemediğini dile getiriyordu. Dostuna da iyi ki varsın diye teşekkürler ediyordu. Sesinde, yüzünde, gözünde zerre samimiyet yoktu ama halk onu kahraman ilan etmişti. Kimleri ilan etmemişti ki halk. Her duyduğuna ve her gördüğüne inanan insanlar dünyasında yaşamıyor muyduk. O gece yaklaşık üç saat ses ve görüntü kaydı aldılar. Ofise gelip çay demleyerek görüntü ve sesleri bilgisayara aktardılar. Az bir zaman kalmıştı. Haber müdürünün emriyle her şey ortaya çıkacaktı. Ünlü edepsizin kaç türlü edepsizliği ortaya çıkarılacaktı. Zina, uyuşturucu kullanma, halkı aşağılama, nikâhı olmadığı halde sayısızca erkekle değişik evlerde eğlence partileri düzenleme. Ettiği küfürler, başkalarının aleyhinde konuşmalar. Halk bunları izleyecekti elbet. Son eğlencesi de kendinden yaşça baya küçük bir gençle birlikte yine gizli bir evde gönül eğlendirmek olacaktı. Programlarında bas bas bağırırdı. Nikâh, namus, din, iman, yaş farkı, eğitim, adalet… Hey yavrum hey hepsinden birer gram olsaydı keşke. Nerede söğüt ağacında kırmızı erik.

Pazartesi sabahıydı. Takip ekibi de kanala gelmişti. Haber müdürü emir vererek ünlü edepsizin programının başlama saatine yarım saat kala son dakika haberiyle ekrana ilgi çekici bir başlık attırarak görüntüleri yayınlamaya başladı. Ülke derin bir sessizliğe büründü. Ünlü edepsizin kanalı haberi görünce programı iptal etti. Onu stüdyodan dışarı çıkardılar. Diğer kanallarda kaynak göstererek son dakika haberini vermeye başladı. Şaşkınlık, utanç ve öfke belirdi onu sevenlerde. Müthiş hayal kırıklıkları da cabası. Sende mi..! Yazıklar olsun..! Sayanlar, edenler, kızanlar.