Ne dersek diyelim bence hiç iyiye gitmiyoruz. Karşımızda teknolojik olarak fersah fersah önde olanlar bile mücadeleyi zaferle sonuçlandıramazken bizler neyimize güvenip ucuz kahramanlık yapıyoruz bilmiyorum. Maske, mesafe hak getire…

Ne dersek diyelim bence hiç iyiye gitmiyoruz. Karşımızda teknolojik olarak fersah fersah önde olanlar bile mücadeleyi zaferle sonuçlandıramazken bizler neyimize güvenip ucuz kahramanlık yapıyoruz bilmiyorum. Maske, mesafe hak getire…

   Yaklaşık beş ay önce bu virüs ülkemizde görünmeye başladıktan sonra şehrimiz gerekli tedbirler konusunda başarılı bir performans göstermişti. Her ne kadar o süreçte eleştiriler gelmiş olsa da üç aylık sürede görülen vaka sayısının iki katı artık bir günde görülmeye başlandı. Bu cümle kaynamasın diye tekrarlama gereği hissediyorum; ‘’üç aydaki toplam vaka sayısının iki katına bir günde ulaşıyoruz’’ artık.

Peki, bunun nedeni ya da nedenleri ne olabilir? Her ne kadar belli bir kesim yasaklar ve yaptırımların az olmasından bahsediyor olsa da çoğunluk bireysel tedbirsizlikten kaynaklandığını itiraf ediyor. Evet, bende öyle düşünüyorum. Maalesef bu teslimiyetçi yapımız tedbir almamızın önüne geçiyor. Allahın dediği olur, bana bir şey olmaz, bu virüsten korkmuyorum, söylemleri birer ucuz kahramanlık adeta.

Kadim şehrin sakinleri çember daralıyor.

   Her gün yakın çevremizden birilerini kaybediyoruz. Ateş illa ki evimizin içine düşmek zorunda değil, emin olun birçok ev o ateşle yanıyor. Bu şehrin sağlık kapasitesi belli,  yatak sayısı, doktor sayısı maalesef yeterli değil. Üzerine birde bu hastalığa yakalanıp zorunlu olarak karantinaya alınan sağlık çalışanlarını eklerseniz, daha da vahim bir durum ortaya çıkıyor. İnanın yüzlerce sağlık çalışanı virüsü kaptığı için mesai yapamıyor. Yaşadığımız şehir sağlık anlamında kendisine yetmiyor. Aylardır gazeteciler, sivil toplum örgütü başkanları, vatandaşlar bas bas bağırıyor ‘’duyun bizi’’ diye.

Öncelikle Şanlıurfa’ya acil olarak sağlık çalışanları takviyesi yapılmalı ve yatak kapasitesini arttırıcı çalışmalara hız verilmeli. Hastaların, evden hastaneye ya da hastaneden eve nakilleri daha güvenli hale gelmeli. Test sayısı arttırılmalı, hızlı sonuç almaya çalışılmalı ve filyasyon ekibine diğer kamu kurumlarından takviye yapılmalı. Durumu ağır olmayan fakat gözlem altında tutulması gereken hastalar için hızlı bir şekilde organize olunabilecek alanlar değerlendirilmeli. Bu anlamda fuar alanı ya da kapalı spor salonu hazır tutulabilir. Bu hastalığın tedavisinde kullanılan yöntemlerden biri olan ve hastalığı geçirmiş kişilerden elde edilen ‘’İmmün Plazma’’ bağışının Şanlıurfa’da da yapılabilmesi için gerekli ortam sağlanmalı. Bunlar yeterli mi? Tabi ki yeterli değil, en önemlisi vatandaşın bu konuda gerek yasalara gerek kurallara uyması gerekiyor. Bu konuda çok geride olduğumuzu ifade etmeme gerek yok zannedersem. Her kural ihlali ceza ile son bulmadan, muhatapların bu işi ciddiye alması hem kendilerini, hem sevdiklerini, hem de bu şehri daha güvenli kılar. Hala gizli taziyeler, düğünler, toplantılar yapma derdinde olan bir kitle var. Bu kitle yüzünden şehir kızıla boyanıyor ve insanlar sevdiklerini kaybediyorlar.

   Bakın her fırsatta her kes virüsle topyekûn mücadele diyor. Yani bu iş sadece valiliğin aldığı kararlar, sağlık müdürlüğünün çabası, belediyelerin gayreti, kamu kurumlarının tedbiri ile çözülmez. Her birimiz kendi içimizde yeni normale uyum sağlamalıyız. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını anlamalıyız. Bizden çok bir şey de istenmiyor aslında. Maske, mesafe ve temizlik kuralına uymamız hem bizi hem de sevdiklerimizi korur. Daha yaşanabilir bir şehir oluşturmak bizim elimizde.

    Lütfen, artık toplum olarak hassasiyet...