İbnü'l cevzi anlatıyor: Bir gün mescid'te yatıyordum
vefat eden birisinin cenaze namazıni kılmak için camiye girenlerin sesine uyandım ben de cemaatle beraber cenaze namazını kılayım dedim ve abdestimi aldım, cenaze namazına iştirak ettim, sonra mezara, kabristana kadar gideyim defin işleminde de bulunayım dedim, defin işlemi bitti,oradakiler cenazeyi defnedip döndükten sonra ben yalnız kaldım ölüyü de tanımıyorum bir gün bile onun yüzünü görmedim başucuna oturdum ve dedim ki: Allah'ım bu kişi sana misafir olarak geldi ve ben bunu tanımıyorum,
ben onu tanımadığım halde bu bana misafir olsaydı ben ona ikramda bulunurdum, sen ki senden Kerim kimse yoktur,en cömert en rahmeti bol mağfireti bol olansın Sen daha iyi bilirsin dedim ve oradan çıktım mescide geldim, yola gidecektim dinlenmek için uzandım ve uyudum rüyamda bir adam gördüm üzerinde beyaz bir elbise vardı, bana :Bana dua eden kişi sen misin diye sordu, kimsin dedim? kabrinin başında kendisine dua ettiğin kişi benim dedi, ilave etti ve şöyle devam etti; Vallahi Senin duan bereketi ile Allah bana mağfiret etti.
Ya Rabbi yaşarken ve öldükten sonra bizlere böyle sıdk ile, ihlasla dua eden ve dualarını kabul buyuracağın dostlar, vefalı din kardeşleri ihsan eyle, bizi de başkaları için bu sıfatlarla muttasıf vefâkâr dostlar eyle.
Dost o kadar önemli olmasaydı, hicret gecesi Yüce Allah en seçkin ve en sevgili habibine Ebubekir efendimizi sâhib ve dost kılmazdı "Üzülme, Allah bizimle beraberdir'(Tevbe suresi ayet no:40) İlâhî fermanı dostluğun şerefini ifade eder.
Not: "İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?" (Rahman suresi ayet no:55) İlahî fermanı mûcibince eğer biz bize güvenip dost diyenlere karşı vefâkâr, samimi olursak, yüce Allah fazlı ve keremi ile bizlere de bu evsâfta dostlar lütfeder.