Ramazanın ilk günlerinde bir olaya tanık oldum. Yeğenleri ölen iki amca çocuğu ipe sapa gelmez bir olay yüzünden konuşmuyorlardı birbirleriyle. Üzülerek izledim onları. Cenazede yan yana gelmemeye özen gösterdiler. Sonra öğle namazında...
Ramazanın ilk günlerinde bir olaya tanık oldum. Yeğenleri ölen iki amca çocuğu ipe sapa gelmez bir olay yüzünden konuşmuyorlardı birbirleriyle. Üzülerek izledim onları. Cenazede yan yana gelmemeye özen gösterdiler. Sonra öğle namazında tesadüfen bir arada safta durduklarının farkına vardılar ki; Aman Allah’ım sanki elektrik çarpmışa döndüler hemen saf değiştirdiler. Birde af ve mağfiret ayı ramazan ayındayız. Yanaştım büyük olana . Amca dedim. Cenazeden geldik, namaza durduk ve ramazan ayı; hoşgörünü daha ne zamana saklıyorsun diye bir cümle sarf ettim. Nasıl azarlandım görecektiniz. Kısaca yazık diyebildim. Baktım etrafıma ortalık hiç ölmeyecekmiş gibi duran insanlardan geçilmiyor sanki. Oysa hayatın ölümle imzaladığı anlaşmayı bugüne kadar hiçbir canlı bozamadı. Manzarada toprak da ve cenazede her halde onlar için bir ayrıntı değil, Onlar için para, apolet, kibir, şan, şöhret ve ben haklıyım egosu. Halbuki toprak hayatın da öznesidir, görülmeyenlerin de. Bu düşüncelerle olanları çözmeye çalışırken aklıma bu tür insanlara ders olabilecek yaşamını insanlığa adayan bir adamın yaşanmış hikayesi aklıma geldi.
Adam sokağın başındaki caminin önünden geçerken cemaatten biri yanaştı yanına.
“Seni camide ibadet ederken görmüyoruz be mübarek” diye serzenişte bulunarak “gel
Allah ın huzuruna çık, dua et, ibadet et de, ahiretini kurtar” dedi.
“Her an O’nun huzurunda değil miyiz zaten.?” diye sordu adam,
Cevap gelmeyince yürümeye devam etti. O sırada ayağı aksayan sokak köpeğini gördü adam. Yanına gitti aksayan bacağa baktı, diken batmıştı.
Çıkardı dikeni koşmaya başladı köpek coşkuyla...
Az ilerde komşu teyzeye rastladı halini hatırını sordu...
-Su faturası yüksek geldi bu ay oğul. Üstelik musluk arızalı, hangi birine yetişeyim bilemedim dedi. Tamir etti adam...
Yapabileceğim başka bir şey var mı teyze..? diye sordu.
“Allah razı olsun oğul” diyerek uğurladı yaşlı teyze adamı.
Adam acıktığını fark etti. Tam lokantaya girerken çöpten kağıt toplayan çocuğu gördü, yanına gitti, onu da davet etti, oturdular. Yemeklerini yediler ve hesabı ödeyip çıktılar.
Ayrılırken 20 Lira uzattı adam çocuğa...
“Abi ben dilenci değilim” dedi çocuk…
Kağıt toplamıyor musun..? dedi adam espriyle
Gülümseyerek aldı çocuk...
Sonuç olarak hayat göz açıp kapatma mesafesinde başlar ve biter...
Hayat böyledir işte…
Onun için hazırlık yapamazsın..
Onu hazır bir şekilde bekleyemezsin..
Güzelliği bu, anlamı bu.
Her zaman şaşırtır ve sürprizlerle gelir.
Her anın sürprizlerle dolu olduğunu ve önceden hazırlanan hiç bir yanıtın uygulanabilir olmadığını görürsün...
Eğer gözlerin varsa,
Eğer umudun varsa
Ve eğer inancın varsa.
Çünkü hiçbir şey gerçekte senin değildir. Bir süreliğine olayın büyüsüne kapılırsın. Ama insanlar senden çok önce de buradaydılar ve sen gittikten sonra da burada olacaklar. Hayat oyununun oyuncuları gelir geçer. Evler ve arabalar, unvanlar ve kıyafetler; hatta vücudun bile." Gerçek şu ki, elde ettiğim, tükettiğin, biriktirdiğin her şey dünyayı terk ettiğin gün her şeyini kaybedeceksin. Sana sadece kalacak olan herkesin yüreğinden senin için dualar etmesidir.