Siz siz olun büyüklerinize karşı görevinizi yapın. Her gün olmasa haftada bir büyüklerinizin kapısını çalarak onların gönlünü alın. Bugün sizlere bir alıntıyla başbaşa bırakmak istedim.
Siz siz olun büyüklerinize karşı görevinizi yapın. Her gün olmasa haftada bir büyüklerinizin kapısını çalarak onların gönlünü alın. Bugün sizlere bir alıntıyla başbaşa bırakmak istedim.
Sabahın erken saatlerinde çiçeklerini sularken kapıda bir tıkırtı duymuştu. Eşi Hasan bey vefat ettiğinden beri evine öyle pek gelen giden olmazdı. Bastonuna dayanarak kapıya kadar gidip kapıyı açtığında oğlu Koray'ı ve torunlarını gördüğünde içi öyle tarif edilmez bir mutluluk duygusuyla dolmuştu ki.
Hemen onları içeri buyur edip torunlarına renkli akide şekerlerin den ikram etti. Öptü,, kokladı ve hasretle sarıldı ikisine de... Küçüğü henüz konuşamasa da onu güldürecek şeyler yapmaya çalıştı. Sevinçten eli ayağına dolanmış ne yapacağını bilememişti yine. Öyle çok özlemişti ki onları..
Sabahtan akşama kadar sessiz evde tek başına kalmak çok bunaltıyordu onu... Gelininin yine gelmek istemediğini öğrenince üzüldü. Zaten oğlunun da neden geldiğini yüzünden anlamıştı.
Birşeyler diyecek olunca -"Dur oğlum getireyim-" dedi ve yerinden kalkıp evin ardiyesinde paralarını sakladığı yerden bir miktar para alıp getirdi. Koray'a uzattığında ise yine pek memnun olmadığını görmüştü.
Her zamanki gibi daha fazla para beklediğini biliyordu. "-Diğerleri kefen param oğlum biliyorsun-" dediğinde yine sinirlenip alıp çocukları kalkıp gittiğinde zavallı kadın her zamanki gibi iki gözü iki çeşme ağlamaya başlamıştı. Yüreği yangın yerine dönmüştü torunlarına doyuncaya kadar sarılmadığı için...
Gelini söylediği türlü şeylerle oğlu Koray'ı kendinden soğuttuğundan beri sadece para istemeye gelirlerdi böyle. Hazel hanımın emekli maaşı olduğunu bildikleri için hep daha fazla para bekleseler de her defasında istedikleri miktarda parayı alamadan giderlerdi...
O gün daha ağır gelmişti bu olanlar. Yüreğinde bir ağrı hissetti. Önce duvarda resmi asılı olan rahmetli eşi Hasan beye dertleşir gibi baktı uzun uzun. Sonra eski tahta masanın çekmecesin den kağıt, kalem aldı ve bir şeyler yazdı. Sonra balkondaki üzerinde minderler serili tahta sedire uzandı. Aklında torunları oğlu ve gelini varken dalar gibi oldu...
Komşuları bir gün sonra sabah saatlerinde oğlu Koray ın kapısını çalmışlar ve annesi Hazel hanımın vefat ettiğini bildirmişlerdi. Kendisinden parasını esirgeyen annesinin ölümüne tam anlamıyla üzülmemişti bile.
Kendince haklıydı. Soğukkanlılıkla Hazel hanımın evine gitti. Komşular yaşlı kadının üzerini beyaz bir örtüyle örtmüşlerdi. Koray eve girince ona bir kağıt uzattılar...
Bir gün önce Hazel hanımın öleceğini hissetmişçesine bıraktığı mektubu eline aldığında şaşırmıştı. Merakla okuduğu satırlarda ise şunlar yazıyordu;
-"Canım oğlum siz isteyin paramı değil size canımı vereyim. Bu zamana kadar kefen parası deyip sana istediğin paraları vermememin sebebi biraz daha fazla sizi görebilmek içindi.
Biliyordum ki paramın hepsini versem torunlarımı yanıma getirmeyi bile istemezdin, düşünmezdin ve sizi hiç göremezdim...
Senelerce biriktirdiğim bütün param ardiyedeki eski çiçek saksısında. Hepinizi çok sevdiğimi bilin...