Bu sabah kalkıp kara sevdam olan Urfa’mın gönlüne şöyle bir sefer eyleyip  büyüklerimizin yaşadığı o mistik sokaklardaki ve damlardaki  mistik havayı gelenek ve görenekleri buram buram ciğerlerime işlemek yaşamak ve anmak maksadıyla adım adım geçmişin izlerine sefer eyledim.

Bu sabah kalkıp kara sevdam olan Urfa’mın gönlüne şöyle bir sefer eyleyip  büyüklerimizin yaşadığı o mistik sokaklardaki ve damlardaki  mistik havayı gelenek ve görenekleri buram buram ciğerlerime işlemek yaşamak ve anmak maksadıyla adım adım geçmişin izlerine sefer eyledim.

       Eyledik eylemesine de o mistik havadan kültürden ve mirastan yeller esiyordu.

Ne o nakış nakış taşlara işlenen şaheserler  nede nakkaşlar kalmıştı ne o eyvan kapılarındaki karanlıklarımızı aydınlatan ilmin çınarları, ihtiyar cemiyetleri, nede  cennet köşkü olan o saraylar, eyvanlar, damlar, konaklar kalmıştı.

      Tarihi ve kültürel dokunun celladı modernizm isimli mimarı canavarı  Urfa’mı istila etmiş. Canım Urfam bu istila karşısında  göklere ve yerlere çekilmiş ruhunu kaybedip göçmüş.                 

       Bu korkunç manzara karşısında dizlerimde derman kesilmiş tuz eken camisinin duvarından destek alarak soluklanıp bu kabusun ağır yükünden kurtulmak için oturu verdim.

Düşünce deryalarına daldım. Düşündükçe düşkünleştim. Ve birden ustad Sezai Karakoçun, şu dizeleri aklıma geldi

 

                                      Bir Avrupa akşamı dadanmıştır

                                      Eski şehirlerin kimi göğe çekilmiş

                                      Kimi yedi kat yerin dibine batmıştır

 

Diye kendi kendime mırıldandıktan sonra memleketin bağrında doğup büyümüş memleket şairimiz M Akif İnan’ın bu dizeleri kurşun gibi dimağımdan döküldü. 

 

                                         İhmalin vefasız alçak hükmüne

                                         Sabırla elini bağlayan şehir 

                                         Haşmetli devrinde gördüğü güne

                                         Bakıp ta anarak ağlayan şehir 

 

Diyerek bir yandan ruhunu yitirmiş ağlayan Urfa ile birlikte gözlerim dolmuş ve gözpınarlarımdan yaşlar akmaya başlamıştı  evet gerçekten göklere çekilmiş bir Urfa ve yedi kat yerin dibine batmış bir Urfa yığıntısı ile karşı karşıyaydım.

ve haddim olmayarak bu korkunç manzara karşısında Urfa’ma seslenişte bulunup

 

                            Urfam sanki kimsesiz yetimlerin şefkat annesi

                            Ruham sanki zalime karşı mazlumun gür sesi

                            Edesam sanki mahsun gönüllerin pür neşesi

                            Ne oldu ölü toprağımı serpildi ki sus pussun

 

                            Kalk ve sirkelen uyan izbe karanlık uykudan

                            Halilü rahmanda balıklar helak oldu şivandan

                            Feyiz al kurtuluşa erdiğin şanlı onbir nisandan

                            Karaniyim etimle kemiğimle eriyorum sevdandan

 

diyerek karasevdalısı olduğum Urfa’mın gönül ve sevda sokaklarından keşmekeşleşmiş modernizmin istilasına mağlup olmuş.  Urfa’mın huzurunda boynu bükük bir şekilde dergaha doğru yol almaya başladım.

         Bu modernizm  dedikleri bela Urfa’mı kangren etmiş insan ilişiklerini zayıflatmış sıla rahmi unutturmuş bu canavar boş durmamış. Mimari, tarihi, kültürel  ve zengin  edebiyatımızın yanında insanlığımızı da istila etmiş  maalesef

           Oysaki Urfa on iki bin yıllık  tarihi ve kültürel geçmişi ile gelecek kuşaklara çok zengin bir miras bırakmanın yanında bir çok peygambere ve inanca yurt olmuş inançlar ve peygamberler şehri olarak tarih de yer almış kadim bir şehirdi bu kadim şehir maalesef  modernizm istilası ile  can çekişme

 

      

                                 Söyle dostum hiç hayır olur mu şerde

                                 Kim kimi tanır söyle mahşeri yerde

                                 Hakka dön kalksın şu gözdeki perde

                                 Görürüsün postu serdiğin gün sende

                                   

                                 Karaniyim kendi halinde bir faniyim

                                 Hoş görü şehri bir diyarı Urfalıyım

                                 Perdelinin nazarında ben bir deliyim

                                 Dergahta hak diliyim anlarsın sende

 

   GEÇMİŞİNE VE DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAYANIN GELECEĞİ OLAMAZ