\n \n \n \nMUSTAFA Kemal Atatürk'ün Başöğretmen sıfatını aldığı 24 Kasım, 1981'den beri "Öğretmenler Günü" olarak kutlanır.

 

MUSTAFA Kemal Atatürk'ün Başöğretmen sıfatını aldığı 24 Kasım, 1981'den beri " Öğretmenler Günü" olarak kutlanır.  Peki, Türkiye Öğretmenler Günü'nü neden 24 Kasım'da anımsanır. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu;  ancak eğitimde devrim yapmak gerekiyordu. Amaç okuma-yazmayı kolaylaştırmak, çağdaş eğitim öğretimi sağlamaktı. Bunun için de yeni bir alfabe arayışına girildi.

YAPILAN araştırmalar sonucunda önce yüksekokullarda fizik, kimya, matematik derslerinde “Latin” işaretleri kullanılmaya başlandı. Sonra posta pullarında Latin Harfleri kullanıldı. 9 Ağustos 1928 Harf Devrimi'nin başlangıcıydı. Mustafa Kemal, Sarayburnu Parkı'nda yeni alfabeyi tanıttı, ilk dersini Tekirdağ'da verdi.

 1 KASIM 1928'de TBMM'nin kabul ettiği Türk Harfleri Hakkındaki Kanun ile Harf İnkılabı başladı. Türk tarihinde ilk defa okuma yazma seferberliği başlatıldı Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal'e 11 Kasım 1928'de "Millet Mekteplerinin Başöğretmeni" unvanını verdi. Bu unvan, 24 Kasım'da, Millet Mektepleri Talimatnamesinin yayımlanması ile resmileşti. Bu nedenle; Mustafa Kemal'in Başöğretmen sıfatını aldığı 24 Kasım 1981'den beri, söz  konusu tarih “Öğretmenler Günü” olarak kutlanır…

  ÖĞRETMEN bir bilim dalını, bir sanatı ya da teknik bilgileri öğretmeyi meslek edinen, okulda öğrencilere ders veren kimse anlamına gelir. Eğitim ise belli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetişme ve geliştirme işi. Yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almaları için gerekli, beceri ve anlayışları edinilmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme. Bugün en çok ihtiyacımız olan eğitim; “Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılamak”.   Eğitim işini üstlenen ise öğretmen!...

 ÖĞRENCİLERE eğitim verme amacıyla Köy Enstitüleri, Öğretmen Okulu, Eğitim Enstitüsü, Eğitim Fakültesi gibi öğretim birimlerinde “sınıf” ve “branş” derslerini öğreten öğretmen yetiştirme öğeleri, Türkiye’de eğitim grafiğinin çetelesini yükseltti. Bunlardan “Köy Enstitüleri” ne var ki 27 Ocak 1954 tarihinde, 16 Mart 1848 tarihinde eğitim ve öğretime verme hizmetine giren “Öğretmen Okulları” 1974-1975 öğretim yılında, köklü bir geçmişe ve deneyime sahip olmasına rağmen kapatıldı!...

 BU eğitim kurumlarından mezun olan ve “öğretmen” olma unvanı elde eden kadın ve erkek eğitimciler okullarda doğru eğitim verme gayretiyle, işe değil (!) derse gitme anlayışıyla doğru eğitim verme yanları, öğretmen sıfatının derecesini yükseltti. Giyim, kuşamda, konuşma dilinde öğrencilere olduğu kadar, çevresine örnek oldu.

 BUGÜN eğitimci kimliği taşıyan öğretmenlerin; sınıflara kot pantolon, ütüsüz elbise, boyasız ayakkabı, uzun saç ve sakallı yanları kadar; öğrencilere örnek olamadıkları görülmekte. Bu tip öğretmenlerin (!) öğretmenlik yanlarının işportaya düştüğü gerçeğinde, derslerde yeteri kadar bilgi verilmediği için “bilgi” yönleri çok zayıf olan öğrencilere rastlanmakta. Hatta aralarında “Türkiye’nin kaç bölgeye ayrıldığını, matematik dersinin temel taşı olan çarpım tablosunu, geometri dersinin şekil bilimi olduğunu bilmeyen o kadar çok öğrenci var ki.. Bu da tabandan çok zayıf bilgilere sahip öğrencilerin, hak etmediği halde sınıf atladığını işaret etmekte. Bu “Corona Virüsü” öncesinde de böyleydi!..”

 ARTILAR ve eksilerle puntolara getirdiğimiz öğretmenlik mesleği günümüzde, karnelerini “zayıf” vurgusunun altını çizer.  Başöğretmen Atatürk’ün “Muallimler yeni nesil sizin eseriniz olacak” dediği öğretmenlerin, Öğretmenler Günü kutlu olsun!...