Doğunca öleceğini bilen tek canlı insandır. Fakat aksine unutmak için ne lazımsa yapan büyük bir zaafıda vardır.
Doğunca öleceğini bilen tek canlı insandır. Fakat aksine unutmak için ne lazımsa yapan büyük bir zaafıda vardır.
Ama bunun farkında değildir işte esas sorun bu.
Dünya hayatına aldanıp emellerinin, isteklerinin peşinden koşar ve ömrünü bu şeklide tüketir. Sanki ölüm hiç kapısını çalmayacakmış gibi bir şekilde hayatını yaşar.
Hayatın aldığı nefesle orantılı olduğunu bilir ama hep bahanesi vardır. Sonra yaparım mantığı ile önceliği hep dünyevi işlerdir. Oysa ölümün yaşı yoktur. Herkes için ölüm vardır ve bu bir sondur. Kişi ayrımı da yapmaz vakti doldu mu kapıyı çalar. Ne zenginlik, ne makam, ne şöhret, ne ünvan, ne mal, ne mülk hepsinin boş olduğunu ve kurtaramacağını da bilir. Ama yinede ihmal eder işte.
Bakın Âyet-i kerîmede buyrulur: “De ki, doğrusu kendisinden kaçmakta olduğunuz ölüm, sizi mutlaka yakalayacaktır. Sonra gizliyi de âşikârı da bilen (Allâh’a) döndürüleceksiniz. O size neler yaptığınızı tek tek haber verecektir.”
Veya bu konuda Hz Ömer en büyük örnek değil midir insana.
Hz. Ömer bir dostuna ricada bulunur. Ve şöyle der; Dünyanın ve görevimin yoğunluğu olur da bana bir an için ölümü unutturabilir. Senden istediğim; her gün bir iki kez yanıma uğraman ve bana 'Ömer! Ölüm var ölüm' sözünü hatırlatmandır. Adam kabul eder ve her gün iki kez Hz. Ömer'e uğrar ve 'Ömer! Ölüm var ölüm' der. Bir gün yeniden meclise gelir ve 'Ömer! Ölüm var ölüm' der. Hz. Ömer (r.a.) ise cevaben şöyle der: Artık gelmene gerek kalmadı. Zira bugün aynada kendine bakarken saçlarımın arasında ak kılları gördüm. Onlar bana ölümü hatırlattı. Bundan sonra her aynaya baktığımda hatırlayacağım. Sen hatırlatma der.
Yani insanların saçları bembeyazda olsa da ölüm aklına gelmez önceliği dünyevî işler. Ama nereye kadar kendisi de bilmez.
Sonuç olarak, Her an farkında olacağımız ve kendimizi hem dünya hem de ahiret hayatına hazırladığımız bir yaşantının bilincinde olmak umuduyla sağlıklı günler ve ömürler diliyorum.