ÖSYM sonuçlarının açıklanmasıyla Son günlerde yine aileleri aldı bir telaş. Bir taraftan bozulan dünya nedeniyle yaşadıkları tedirginlikler, diğer taraftan gençlerden beklentileri ve oldukça artan bir baskıcı tutum. Gençlerde...
ÖSYM sonuçlarının açıklanmasıyla Son günlerde yine aileleri aldı bir telaş. Bir taraftan bozulan dünya nedeniyle yaşadıkları tedirginlikler, diğer taraftan gençlerden beklentileri ve oldukça artan bir baskıcı tutum. Gençlerde de adeta bir yarış atından farkı olmayan bir kişilik ve ruh hali. Bakıyorsun uyur gezer türden.
Tamam anne, tamam baba demekten dili damağı kuruyan bir fidan.
Sonrada sıralıyorlar aileler düşüncelerini. Biz olmadan nasıl güvenip, bırakacağız sizleri yaşama diye.
Şarkıda da dediği gibi,
"Biz büyüdük ve kirlendi dünya"
Bende diyorum ki : Çok üzgünüm. Kirlenen dünya değil. Kirimizle dünyayı yaşanılmaz hale getiren biz büyükleriz.
Bakınız günümüzde geldiğimiz son durumu nasılda güzel anlatmış bir genç kardeşimiz. Hangi genç yazdıysa da alnından öpeyim onun. Herkesin bir daha şapkasını önüne alıp tekrardan kendini güncellemesi gereken uyarılar. Çoğu ebeveynin bildiği ve üstüne alınmadığı bu genç kardeşimizin yazısı aynen şöyle; Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum. Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor? Gençlik derken herhalde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim. Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
-Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
-Ülkenin başını belaya sokan olayların başaktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
-Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve geleceğimizi çürüttü. Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi?
-15 Temmuz’u planlayanlar kaçıncı sınıfa gidiyordu?
-Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler hangi üniversitede okuyor?
-Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi?
-Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında?
-Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumlu?. Buyrun geç kardeşimizin sorduğu sorulara cevap veren varsa beri gelsin.
Bende naçizane dilimin döndüğünce aklımın yettiğince biz ebevenlerin kendilerini tekrardan kendilerine dönüp bakmalarını ve ona göre yol bulmalarını öneriyor ve diyorum ki: Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da kendinize bakın ve “ gençlere sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin. Siz büyüklerde bu ülkenin bugünüsünüz. Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin gençlere ihale ediyorsunuz?
Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz. Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları siz yazdırıyorsunuz.
Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz.
Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz. Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz.
Siz gece kulüplerinde kavga eden kabadayı bozuntularını el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz.
Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailenin öneminden bahsedemezsiniz.
Siz yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyemezsiniz.
Altından çıkamadığımız bir sürü ahlaki sorunumuz varken, gençlere üst perdeden ahlak dersi vermezsiniz.
Size bir şey söyleyeyim mi? Yeni nesil pırıl pırıl. Hiçbir sıkıntı yok. Asıl sıkıntı, yeni nesle eski nesilleri unutturan yetişkinlerde.
Son iki yılda kaç tane gerçekten geçmişimizi anlatan ve çekilmiş kaç film var. Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba?
Geçiniz beyler geçiniz..
Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, onlarda yarınları emanet olarak kabul ederdi belki. Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok. Çünkü bize verdiğiniz bir şey yok Kusura bakmayın derlerse ne cevap vereceksiniz. Hatta Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz.
Sonuç olarak aramızda, “Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı bırakalım artık. Esas büyük sorun biz yetişkinlerde. Laf kalabalığını bırakıp gerçeklerle yüzleşme zamanı diyorum. Önce insan olma ahlakını kazanacağız ki ; diğer kazanımlarımız anlam bulsun, istemeye yüzümüz olsun. Ve diyorum ki. İnsanlık yürekte güzeldir, ahlakta güzeldir, hak-hukuk ve adalette güzeldir. Görüntüde değil. Saygılarımla