Şuayib Peygamber Urfa’da yaşamış peygamberlerdendir. Ona nüzul olan âyette Cenab-ı Allah: “… Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. Mal ve eşyanın değerini düşürerek insanlara haksızlık yapmayın / A’râf, 85” buyurarak, zamanın halk/esnaf kesimine hitap ediyor.
Şuayib Peygamber Urfa’da yaşamış peygamberlerdendir. Ona nüzul olan âyette Cenab-ı Allah: “… Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. Mal ve eşyanın değerini düşürerek insanlara haksızlık yapmayın / A’râf, 85” buyurarak, zamanın halk/esnaf kesimine hitap ediyor.Ayetten anlıyoruz ki, esnaf ticaret taparken hırsızlık yapıyor, karaborsacılık yaparak piyasanın dengesini bozup, haksız kazanç elde ettiği için, ilahi ikazla uyarılıyorlar.O günün Urfa’sının üzerinden binlerce sene geçmiş.Bu günün Urfa’sına, halkına, esnafına bakacak olursak o günden bu güne değişen ne acaba?“Ramazan geldi, bayram geldi, dolar yükseldi, altın uçtu” deyip, fahiş fiyat artışı yapan esnaf, (dürüstleri tenzih ederek) iyisini öne kötüsünü arkaya saklayan, sabah ayrı akşam ayrı fiyata satış yapan pazarcı, ucuzlamasın diye ürünü çöpe, balığı denize döken üretici, her gün mesaisinden çalan, yaptığı işi kendine yük gören, taziye ziyaretini, hacca uğurlama, hacı görme, fatura ödeme, hasta ziyareti gibi bütün özel işlerini mesai saatine sığdıran memur, malzemeden çalan müteahhit, kiracıyı soyan ev sahibi, elektriği kaçak kullanan kiracı, kart okutmamak için otobüse arka kapıdan binen yolcu, yardım toplamak için dil dökerken verdiği vaizi unutan hoca, derste öğrenciyi kendi başına bırakıp telefonundaki arkadaşlarıyla sosyal medyada dürüstlük nutuklar atan öğretmen, çocuğunu kreşe bırakıp AVM lerde zaman öldüren anne, “okula gidiyorum” deyip, parklarda zaman geçiren öğrenci…Dönüp geriye baktığımızda Şuayıb peygamberden bu güne “Urfa yine eski hamam, eski tas”Azda olsa iyilerimiz var. Tartarken kul hakkı geçmesin diye, eşyayı koyduğu torbanın dara hakkını gözeten, zam gelse de eski malı bitinceye kadar zam yapmayan güzel insanlarımız da var.Allah’ım iyilerimizin sayısını arttır.“Sahi onlar, yeniden diriltileceklerini hiç akıllarına getirmezler mi? / Mutaffifin, 4”(