\nŞanlıurfa tarih boyunca birçok inanca ve medeniyete ev sahipliği yapmış adeta mücevherleri bağrında barındırmış bir şehirdir.

Şanlıurfa tarih boyunca birçok inanca ve medeniyete ev sahipliği yapmış adeta mücevherleri bağrında barındırmış bir şehirdir. İslam tasavvufu konusunda da çok zengin bir geçmişi olan bu kadim şehir, araştırıldıkça nice unutulmuş zenginliklerinin varlığına şahit oluyoruz. İşte bu zenginliklerinden birisi de Urfa Tekkeleridir. Malum olunduğu üzere ‘’ “Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması”, 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ile hayata geçmiştir. Bu tarihten sonra Tekke ve zaviyeler dönemin yönetimleri tarafından satılmıştır.

Bir çok tarikat izlerine Urfa’da rastlamak mümkündür. Tekke ve Zaviyelerin kapatılması kanunundan sonra her yerde olduğu gibi Urfada da tekke ve zaviyeler kapatılarak dönemin yönetimi tarafından bu mekanlar satılmıştır. Satılan mekanları satın alanlar buraları ev, iş yeri, depo olarak kullanmışlar. Afgan tekkesi de bu satılan tekkelerden biridir.

Şimdiki ismi Göl Mahallesi ( Tahtamot-Toktimur ) olan mahalledeki bu tekkenin kaç el değiştiği kimler tarafından alındığı bilinmese de, günümüzde satın alanlar çok güzel bir şekilde restore ederek dernek olarak kullanmaktalar. Yazının devamında kaynakçalarını belirttiğim alıntılarda tekke ile ilgili bilgiler yer almaktadır.

‘’Osmanlı’nın son döneminde Urfa’da varlığını tespit ettiğimiz tekkelerden biri de Afgan Tekkesi’dir. Benzerlerini diğer Osmanlı şehirlerinde de gördüğümüz Afgan tekkeleri, Afganistan bölgesinden gelen seyyah ve dervişlerin barınma amacı için inşa edilmiş olan mekânlardır. Aynı amaçla inşa edildiğini tahmin ettiğimiz Urfa Afgan Tekkesi’nin inşa tarihi, postnişinleri ve yeri konusunda sicillerde açık bir bilgiye rastlayamadık. ancak Urfa tarihi konusunda kıymetli çalışmalar yapan Mahmut Karakaş, tekkenin Mevlid-i Halil Câmi’nin güneyinde olabileceğini belirtmektedir.

Sadece tereke kayıtlarındaki ifadeler doğrultusunda varlığından haberdar olduğumuz bu tekkede, Afganlıların kaldığı anlaşılmaktadır. Sözgelimi 1292 (1874) yılına ait bir tereke kaydında, ‘’Urfa’da vâki’ Afgan Tekkesinde bilâ vâris-i ma’ruf ve ma’rufe vefat iden Afgan taifesinden Abdullah bin Abdullah’ın kâffe-i terekesi cânibül-mâla âid ve râci’’ olduğu belirtilmiştir. Çeşitli tarihlerdeki kayıtlarda, tekkede vefât etmiş olan Afganlılara ait terekelerin az yekûn tutması ve Urfa’da vârislerinin olmadığının belirtilmiş olması, bu tekkede seyyah,derviş, hacı veya yolcuların konakladığını göstermektedir.

Ayrıca 11 Cemâziyelevvel 1305 (25 Ocak 1888) tarihli bir belgede, bu tekkede misafirken vefât eden Afgan Abdullah oğlu Hasan, terekesinden 2 Osmanlı lirasının Abdülkadir Geylani Zâviyesi’ne irsal olunmasını vasiyet etmiştir. Bu durum, Urfa Afgan Tekkesi’nde kalanlar arasında Kâdiri tarikatına mensup Afganlıların bulunduğunu göstermektedir. ‘’ 1

‘’ 1888 den önce var olduğunu bildiğimiz Afgan tekkesi100 ismini bildiğimiz tekkelerden olmak üzere sayılabilir. Bunlar bilhassa kendi halklarını barındıran, onları koruyan tekkeler idi. Bu tekkenin Mevlidihalil Camii arkasında bir yerde olduğunu sanmaktayız. Afgan tekkesi olduğunu sandığımız evin kapısı

üzerinde: “Bismillah, Maşallah, Allahu velâ havle velâ kuvvete illa billahi'l-aliyyi’l-azim.” Yazısı bulunmaktadır.’’