Nasılda geçiyor zaman dur durak bilmeden. Hep bir telaş, hep bir kovalamacadan ibaret. Öyle çok telaşımız var ki ve bu koşuşturmada bir yerlerde düşüp gitmiş insanlık. Maalesef yaşamak başlı başına zor iş olarak karşımıza çıkıyor....

Nasılda geçiyor zaman dur durak bilmeden. Hep bir telaş, hep bir kovalamacadan ibaret. Öyle çok telaşımız var ki ve bu koşuşturmada bir yerlerde düşüp gitmiş insanlık. Maalesef yaşamak başlı başına zor iş olarak karşımıza çıkıyor.

Öyle kanadını kolunu kırmak isteyen, umut simsarlar türedi ki son zamanlarda her tuttuğun dal acımadan kesiliyor, Düşene el değil tekme uzatılıyor. Merhametsiz bir çağ hızla sarıyor dünyayı. O kadar aç olan varken Zenginin sofrası çeşit yarışında. Onca yoksul çöp kutusu başında, Sorsan herkes insanlığın en kıdemli rütbesinde ve insanlık ansiklopedisi mübarek ama paylaşmaktan aciz. Anayı babayı kapı önüne atan, Akraba eş dost mal mülkle seçen, komşusunu hırsızla karıştıracak kadar yabancılaşan bir topluma döndük işte.

Oysa doymalı İnsan, bir elinde ekmek var ise diğer elinde aç bir bileği tutmalı ve aldığı nefesten çok verdiği emekten terleyebilmeli.

Görmeli İnsan, verilen emek ise, saygı göstermeli

Duymalı İnsan, dedikodu ve riyakarlıktan ziyade yüreğinin sesini.

Yenilmemeli İnsan, varlığından çok zaaflarına.

Unutmamalı İnsan, zamana inat İNSAN gibi olabilmeyi.

Kısacası insan yağmur gibi olmalı herkesi ıslatabilmeli. Rahmeti kuşanıp gerektiği yerlere dağıtabilmeli. Sözünü yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara.

Ve konuşmak kadar dinlemeyi de bilmeli. Kırıp dökmemeli damla damla söylemeli,

İnce ince sevmeli şefkatli ve nazik olmalı ve kimsenin dalını kırmamalı.

Her insan doğar ve ölür Ama,

İkisinin arasında insan gibi yaşayabilmeli. Çünkü insan yer yüzünün en güzel varlığı olduğunun sürekli farkında olmalı..!