Allah kimsenin kapısını kapatması. İçinde bulunduğumuz korona virüs nedeniyle vatandaşlarım yaklaşık bir buçuk yıl oldu kısıtlamalarla birlikte işsizlik kervanına katılan binlerce vatandaşımız işsiz kaldı
Sevgili okuyucularım… Allah kimsenin kapısını kapatması. İçinde bulunduğumuz korona virüs nedeniyle vatandaşlarım yaklaşık bir buçuk yıl oldu kısıtlamalarla birlikte işsizlik kervanına katılan binlerce vatandaşımız işsiz kaldı. Ama yılmadılar mücadelelerini sürdürüyor. Bir parça ekmek için çalışmalarına sıkıntılı bir şekilde sürdüren vatandaşlarımıza devlet tarafından biraz olsun destek verilmesini ve işsizlere iş imkanı sağlanmasını istiyoruz.
Her konuda devletimizin yanında olmaya devam eden vatandaşlarımızı güzel günler bekliyor. İnanıyorum ben birlik ve beraberlik içinde bu zor günleri aşacağız.
Bugünkü yazımda sizlerle bir alıntıyı paylaşmak istedim.
İnceliğe bakamısınız...?
Eskiden "Kapıyı kapat...!" denilmezmiş.
Allah kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş.
"Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş.
Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edeptenmiş...
“Lambayı söndür” demezlermiş.
Allah kimsenin ışığını söndürmesin.
"Lambayı dinlerdir" derlermiş.
Lamba yakılmaz, uyandırılırmış...
Uyuyan birisi uyandırılmak İçin sarsılmaz veya adı ile çağırılmazmış.
"Agâh ol erenol" derlermiş.
Nezaket, incelik, edeb her işin başı imiş de ondan...
Ona eren uyanık olurmuş...
Hanımlar beylerine "Efendi" derlermiş, "siz" derlermiş.
Hanımefendiliklerini gösterirlermiş...
Kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş.
"Git bir daha gelme!" der gibi değil de.
"Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş...