Bir sevda, bir masal, bir türkü, bir hayattır çocukluğumun, küçeleri.Güneydoğuda yaşayan bir çok insanın hayatında mutlaka bir küçe anısı vardır.
En güzel dostluklar,akrabalıklar bu küçelerde kurulurdu.İlk sevmeler bu küçelerde başlardı.İlk acemi öpmelerin,titrek dizelerinde ergen olmanın heyecanı bu küçelerde yaşanırdı.
Benim çocukluğumun küçelerinde, adam gibi adamlar yaşardı.Bir komşunun baş ağrısı bütün küçenin başını ağrıtırdı.Bağ bozumu zamanlarında düğün yerine dönerdi küçeler, bir heyecan bin bir telaşla kerge kazanları kaynardı.Her eve bir tas içinde sevgiyle sunulurdu, kerge kazanlarından alın teri ve küçenin emeğiyle pişen bulamaç, kış aylarında her gece küçenin ayrı bir evinde dost sohbetleriyle tüketilirdi. Bağ bozumlarında elde edilen kuru yemişler.Kış aylarının vaz geçilmez masallarındandı; padişahın oğlu ve hizmetçi kızın sonu mutlulukla biten aşk hikayeleri.
Taş zeminli küçelerde kırk düğme yeleği, kabardın şalvarıyla akşam yorgunluğunun omuzlarına yükleyip elerinde ki büyük mendiler içinde çocuklarının nafakasını taşıyan küçeden geçerken hal hatır soran, küçük çocukların başını okşayıp sevmeden küçeden geçmeyen , namı değer çakırcalı efelerimiz vardı.
Düğünler kurulurdu bizim küçelerde.Davete gerek kalmazdı,küçenin her ferdi düğünün sahibiydi.Ya kız bizim küçenin kızı, yada oğlan bizim küçenin oğluydu.kadınlar hep bir ağızdan kaynanalara inat tatlı bir atışmanın keyfini yaşarlardı:(kazanlarda aş pişer kaynanaya iş düşer.Oğlan evine nur yağa kız evine taş yağa.yada ‘’oğlan bizim kız bizim’’)türküleri yankılanırdı küçelerde.Ve bir masal güzelliğinde üç gün üç gece davul ,zurna eşliğinde zılgıtlarla, halaylar çekilirdi düğünlerde.
Ölümler ayrı bir acı verirdi,küçemize, sadece ölü evinde şivanlar kopmazdı, tüm küçede yankılanırdı ağıt ve şivan sesleri. Küçe yaslı ,küçe ağlamaklı olurdu.Ölen sadece bir evin babası,dedesi değildi tüm küçenin şeriğiydi.Radyo sesleri kesilir, düğünlerde zılgıt yerine sükunet hakimdi.Çünkü bu küçede ölüm vardı.Ve ölü tüm küçenin ölüsüydü.
Mübarek ramazan aylarının gelişi ile düğün yerine dönerdi küçemiz.Yaz aylarının kavurucu uzun ramazan günlerinin, iftar akşamların da Karacadağ karlıklarında ayalarca saklanan kar satılırdı.Bir mendil içinde beş kuruşluk karla yürekler serinletilirdi.Küçenin kulakları kaleden gürleyecek Ramazan topundaydı, iftara beş kala karşılıklı yemekler komşu evlerine götürülürdü. Gecenin Sahur vaktinde neşeyle vurulurdu tokmaklar davula.Her sahur halay çekilirdi küçenin başında mendilini kapan Ramazan davulcusunun önünde hünerli ayaklarıyla ritmine uyardı, ramazan davulunun.Sahur geceleri adeta dönerdi düğün yerine bizim küçeler…
Namuslu savdalar yaşanırdı.Bu güzel sevdaların, küçük tanıklarıydık.Sevginin ifadesi olan güzel bir saç tokasını,bazende işlenmiş bir erkek mendilini taşırdık. köprüsüydük aşıkları ölümüne bu sevdaların. Bazen düğünlerinde, bazen de hüzünlerine ortaktık,bu adam gibi sevdaların.
Birde mahalleler arası sapan savaşları vardı,Küçelerimizin.Kaç kez sapanla kapıştı, nigar düzü çocuklarıyla.Bu sapan savaşında yaralanan kafamızın, ilacıydı bir avuç sımak yada bir avuç tuz basılırdı, yaramıza.Her kavgamızın bir barış yanı vardı ya bir saklım şire üzümü yada bir tas haşlanmış nohut ile kucaklaşırdık yaşıtımız çocuklarla.
Her küçenin birde kekoları vardı.Tüm küçenin bekçisiydi, kekolar.Mahallenin kızına yan gözle bakanın, gözünü şişirir, gece elde sopa küçeyi kötülüklerden korurdu.Bu kekoların yiğitliğini, mertliğini bir birimize anlatırdık masal gibi. Onlar küçük dünyamızın kahramanları ve yiğitleriydi.
Her Sivereklinin yüreğinde, bir küçe anısı ilk günkü tazeliğiyle durur.Ve zaman geçtikçe küçe kültürü yozlaşmaya başladı.Önce küçeleri yıkıp cadde yaptılar.Kara bahtının simgesi olan kara taşlarını söküp asfalt yaptılar.Tek katlı evlerini yıkıp yerine apartmanlar diktiler.Küçelerin kültürünü dört duvar arasında hapis ettiler.
Şimdilerde ne küçe kaldı.Ne dostluk
Artık ramazan davulu kaçarcasına çalıp geçiyor.Davulun sesi hüzünlü yankılanıyor caddelerde.Millete ne halay çekecek takat kalmış , nede o eski keyif.
Ölmüşlerin Ruhuna rahmet öte tarafa göçen biri yanlışlıkla tekrar dönerse, Vallahi bizi aforoz eder küçeleri, bozduğumuz için.
Evet Küçeler de yaşam farklıydı. Yoksul ama mutluydu insanlar.Küçelerden geriye kalan bir tek manileri kaldı.
Bu küçe uzun küçe,
Küçeye serdim keçe.
Acep O gün ola mı?
Yar gelip buradan geçe.

Küçelerde yaşanan O kadim dostlukların tekrar yaşanması dileğiyle