Âdem Babadan Havva Anadan bu yana acıyla yoğrulmuş insanoğlu.
Ne etse ne yapsa yenememiş nankörlüğü. Nankörlük her daim paslı bir bıçak gibi saplanmış, sevdiklerinin elleriyle insan oğlunu sırtına..
Yaşı bilinmeyen bu yaşlı dünyada, acıyı hesaplayacak zamanımız yok. Yağmur olsa da gözyaşımız, acıyı acıyla bastıranlardanız. Ne yoksulluk ağlatır bizi, ne çaresizlik, beni ağlatan vefasızlık ve nankörlüktür.
Alışacağız bizden önce yaşayıp, alışanlar gibi…
Acıyla hayata tutunacağız, ta ki ecel gelene kadar…
Bizden öncede yazmış şairler filozoflar, onlarda yakınmış acılardan ve inatla sarılmışlardı yaşamaya.
Bakıyorum kaç yıl geçmiş bu satırların üzerinden, kaç zaman daha ağlatılmışım yalnızlık kırbaçlarıyla, bir zalimin vefasızlık hançeriyle yaralanmışım, nankörlükler, taş olmuş kapatmış sevginin güzel yollarını.
Böyle geçiyordu zaman… Sıcak bir Siverek akşamında, acılara inat ay gülümsedi bana, içim bir hoş oldu.
Sonra sen düştün aklıma, ay pencereden odamı aydınlatırken sen, yıllardır karalıkta kalmış, yaşatılan acılarla bir zindana dönen yüreğimi bir gülüşünle aydınlandı. Yıllardır beklenen bir misafir gibi, sevinç gülüşlerinin yansıdı yüreğime aynı şevkiyle..
Kürtçe,Zazaca bilmiyordun..Bu dillerde “ ez jıte pır hez dıkım” Kürtçeden sonra Zazaca biraz daha bağırarak “ Ez tora bol hez kena..” sonra tüm anaçlığını ses tonuna yükleyerek” hayatım ben seni çok ama çok seviyorum” Annemden başka hiçbir kadın beni hayatıyla özleştirmemişti. Yalnızlıkların karanlıklarında hayatım sözcüğü gerçekten hayatıma anlam katmıştı. Aslında milyon insan birbirine hayatım diyor.Senin ki farklıydı..
Beden ve yürek acılarımın en üst noktaya çıktığı bir anda, kilometrelerce uzaktan gelip bir meleğin görünmez haliyle, benden başka kimse ne seni görüyordu nede her dilde söylediğin sevgi sözcüklerini, ben her halinle seviyordum, sen tarının acılarıma mükâfat olarak gönderdiği gizemli meleğimdin..
Gözyaşları arasında “Ben seni çok seviyorum” diyordun. Neden ağlıyorsun? Sen gülümseyerek” hayatım anamdan doğduğum günden beri hep acılar ağlattı beni, biliyor musun? İlk kez sevinçten ağlıyorum ölsem gam yemem..
Sahi ya ölümde vardı bu her gün değişen, dönen dünyada. Oysa ne acıdır, vefasızlar nankörler bu ölüm sözcüğünü unutmuşlar. Zaten unutmasaydılar vefasız ve nankör olmazlardı.
Yalnızlıkların kitabının yazılacağı odamdan ayrılma zamanın güneşin doğuşuyla gelmişti.
Gitmeden Ömer Hayamdan güzel bir dörtlük uğurladım seni sonra yalnızlıklarımla baş başa kaldığımda odamın içinde halen kendi sesimden dinliyordum. Şair Hayamı.
DURMADAN KURULUP DAĞILAN BU YERDE HİÇ BİR DOST ARAMA. ..GÜVENİLİR BİR SIĞINAK, HİÇ! . BIRAK ACI YÜREĞİNDE KONAKLASIN OLMAZA ÇARE ARAMA.. KİMSE SANA GÜLMEDEN ŞEN ACIYA GÜLÜMSE, YAŞAMANA BAK!