Bölgemizde; erken yaşlarda evlendirilen küçük yaşta ki çocukların evlendirilmelerinin altında birçok neden yatmaktadır. \n \n
Bölgemizde; erken yaşlarda evlendirilen küçük yaşta ki çocukların evlendirilmelerinin altında birçok neden yatmaktadır.
Geleneksel feodal ilişkiler çemberi içinde, hiçbir yasal ve ahlaki sakınca görülmeksizin yapılan çocuk yaşta evliliklerin asıl temelinde ise ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkiler olduğu kadar, ahbap, çavuş ilişkilerinin de önemli bir payı olduğunu düşünüyorum.
Küçük yaşta evlendirilen çocukların büyük bir kısmı aynı zamanda, akraba çocuklarıdır. Bu türden çocuk yaşta ki evliliklerin temelinde, berdel, beşik kertmesi gibi ilkel, kültürel anlayış ve gelenekler mevcuttur.
Bölgenin halen büyük bir kesiminde ve özellikle kırsal alanda yaşayan insanlar arasında başlık kültürü geçerliğini koruyor. Bölgede yaşayan yoksul aileler başlık parasından kurtulmak amacıyla, birçoğu küçük yaşta olan çocuklarını berdel (kız çocuklarının takas edilmesi) geleneğiyle evlendiriyorlar. Bu türden evliliklerde daha çok akrabalık ilişkileri ile iki ailenin ekonomik yetersizliği ön plana çıkıyor. Bu gelenekle evlenip, mutsuz olan onlarca genç kadın ve erkeğin hayatı bir ömür boyu mutsuzluğa dönüşüyor.
Bu türden evlilik yapıp, mutsuz olan insanların mutsuzluğu sadece kendi evlerinde yaşanmıyor, bu mutsuzluk bulutu bazen birden çok aileyi hatta genel bir aşireti olumsuz etkiliyor, ters giden bu türden evlilikler yüzünden, insanlar yaşadığı toprakları bile terk etmek zorunda kalıyor. Erken yaşta evlendirilen insanların istem ve arzuları hiçe sayılarak, aileler kendi egolarını tatmin etmek için bu evliliklere evet demeyi inadına sürdürüyor.
Erken yaşta yapılan evliliklerin mağduru sadece kadınlar değil, bu türden evlilik yapıp mutsuz olan hatta ayrılan birçok insan tanırım, bu insanlardan biride yakın arkadaşım.
Çocukluk arkadaşımla aynı sokakta yaşıyorduk. İkimizde 15 yaşlarındaydık. Bir gün arkadaşımın evinde davul zurna sesi gelmeye başladı. Evlerine gittim. Kadınlı, erkekli halay çekiliyordu. Kimin düğünü diye sorunca? Kısa sürede arkadaşımın düğünü olduğunu öğrendim.
Gözlerim arkadaşımı aramaya başladı. Düğünde damat ortalarda yoktu. Yan komşuda giyiniyordu. Yanına gittim. Üzerinde iki beden büyük elden düşme bir takım elbise vardı. Onunda düğünü başlamadan 24 saat önce evlendirildiğinden haberi olmuş. Çocuk aklımızla ikimizde seviniyorduk. Davul zurna sesi arkadaşımın üzerindeki takım elbise bizde büyüme psikolojisini yerleşmesine neden olmuştu, oysa on beşimize daha yeni girmiştik, tüm uğraşlarımıza, her gün traş olmamıza rağmen, yüzümüzdeki sakal taneleri bir futbol takımını oluşturmayacak kadar azdı.
Cinsellik nedir bilmiyorduk. Bir kızın ellerini tutmamıştık, karşı cinsin dudaklarıyla aramızda kilometrelerce mesafe vardı. Buna rağmen çocukluk arkadaşım bu gece evleniyordu. Ben arkadaşımın kendisiyle yaşıt biriyle evleneceğini tahmin ederken mahallemizin kadınlarının kısa sürede verdiği habere göre arkadaşım kendisinden 6 yaş büyük dul bir kadınla evleniyordu. Arkadaşımın erken yaşta evliliğine itiraz edecek bilincim gelişmemesine rağmen, dul ve kendisinden büyük bir kadınla evlenmesini aklım almıyordu. Düğünden sonra bir gün arkadaşımın babasına sordum. Neden erken evlendirdin? Arkadaşımın babası gayet rahat ve kendinden emin bir tavırla oğlunu erken yaşta evlendirmesinin nedenini açıkladı’’Bak oğlum bu dünyada ölüm var, ben ölmeden önce oğlumun mürvettini görmek istedim’’o gün ki çocuk aklımla adama hak vermiştim. Oysa aradan yıllar geçti arkadaşımın babası ölmedi ve oğlunun mürvettini ikinci kez gördü. Arkadaşım kendisinden altı yaş büyük eşinin üzerine kendisinden beş yaş küçük, bir kadını sevdi ve ikinci kez evlendi.
Görüldüğü gibi çocuk yaşta evlenmenin cezasını sadece kadınlar çekmiyor. Erkeklerde en az kadınlar kadar yanlış evliliklerden dolayı acı çekiyor.
On dördünde gelin, on beşinde anne, yirmisinde dört çocuğuyla ortada kaldı.
Asıl adı bende saklı. Ben ona mahcupluğu ve yalnızlığı yüzünden Bekes (Sahipsiz) ismini verdim.
Bekes, kendi köylüsü biriyle evlendirilmiş. (Başlık parası yüzünden erken evlendirildiğini) söylüyor. Daha kendisi bez bebeklerle oynarken, köy ebesinin yardımıyla kucağına bir erkek çocuğu verilmiş. İki çocuktan sonra kocasının ailesi Siverek merkeze göçünce aileyle birlikte Siverek’e göçmüş. Kocasıyla sorunlar yaşamasına, dayak yemesine rağmen, her gece çocuklarına sarılıp gizli gizli ağlamasına rağmen (kaderimdir çocuklarımın hatırına çekerim) Demiş. İşsiz kocanın derdini çeken Bekes, üç yıl sonra iki çocuk daha getirmiş dünyaya. Bekes’in kocası dört çocuktan sonra artık Bekes’i beğenmez olmuş.
Adam bir gün buralarda iş yok deyip İstanbul’a çalışmaya gitmiş. Gidiş o gidiş bu güne kadar bir daha geri dönmemiş. Bekes dört çocuğuyla ortada kalmış. Sosyal Yardımlaşma Vakfı ve çevrenin yardımıyla mücadele ediyor. Bekes’in acılarına yeni acılar katlanmış, omuzlarına bindirilen yükle adeta annemin göründüğü yaşına gelmiş. Ne anne olmanın mutluluğunu yaşamış, nede kadın olma bilincine erişmiş. Bekes bu gün sadece erken evliliğine yanmıyor, pişman bir halde; yüreğinden ve dilinde isyan sözcükleri dökülüyor. Konuşurken dişleri kilitlenip, yumrukları sıkılı kalıyor (Bu çocuklar olmasaydı ben yapacağımı bilirdim) diyor. Her halinden çocukları için hayatta olduğu belli. Yoksa şimdi kim bilir kaç kez güneşe küsüp hayata gözlerini yummuştu.
Bekes çocukları için hayata dört elle sarılmayı kendine ilke edinmiş, o artık kendisi için değil dört yavrusu için yaşıyor.
Erken yaşta evliliklerin açtığı yaralar ve zindan yaşamına dönen hayatların hikâyesi onlarca var. Gelecekte yaşanmış bu ibretlik hikâyeleri çocuklarımızın yaşamaması için yapacağımız tek şey onları erken yaşta gerdek odaları yerine, eğitim sınıflarına yönlendirelim.