Ölen son mırdêsi yaşlıları dan ( fotoğrafta ) suriyede yaşayan Osman sebrî ydi
Mırdesi aşireti günümüz de Şanlıurfa, Adıyaman, Halep, Şam, Haymana, İç Anadolu gibi birçok bölgeye dağılmış köklü ve kökeni tarihe dayanan bir aşirettir. Kimi yazar ve tarihçiler bu aşiretin aslının Arap olduğunu söylerler. Kimi tarihçiler ise bunların kısmen Arap oldukları, fakat aşiret reislerinin de Arap olduğu, aşiretin ekserisinin Arap olmadığını iddia etmektedirler. Aslı tamamen Arap olan bir aşiretin hem milliyet hem dil değiştirmesi gayet güçtür.
Ancak tarihin bazı devirlerinde çeşitli nedenlere bağlı olarak ya bir aile veya bir kabile kendisinden daha geniş ve kuvvetli bir aşirete sığınır. Bu kabile zaman içinde mevcut aşirete kız verme veya bu aşiretten kız alması gibi evlenmeler neticesinde hem ırk hem de dil değiştirebilmektedir. Lakin birden fazla kabileden oluşan bir aşiretin kız alıp verme ile de olsa asimilesi mümkün değildir. Şimdi bunu birkaç misal vererek açıklamaya çalışayım.
1- Günümüzde Mardin, Nusaybin, Cizre Şırnak, Siirt Ceylanpınar, Akçakale, Harran, Reyhanlı, Antakya gibi il ve ilçeler de birçok Arap asıllı aşiret mevcuttur. Bunların ekserisi Miladi 638 yılından itibaren bazıları da Milattan önceki tarihlerde (Gassaniler gibi) buralara yerleşmişlerdir. Kız alıp vermeler de dâhil hiçbir aşiret ne dilini ne de milliyetini günümüze kadar kaybetmemiştir. Hâlbuki bu bölgelerde tamamen azınlıktadırlar. Neden? Kanaatimce nedeni şu: a) Bunlar sosyal, siyasal, sosyolojik tüm ihtiyaçlarını kendi aralarında halletme gücü ve kuvvetine sahiptirler. Hâlbuki sosyolojik açıdan kendilerinden başkasına ihtiyaç duysalardı (evlenme evlendirme gibi) o bölgenin galip dilini ve örfünü istemeseler de torunlarının asimilesi ile kabul edeceklerdi. b) Bunlar oturdukları veya mesken olarak işgal ettikleri bölgelerde yalnız ve müstakil oturuyorlar. Yani çocukları, kadınları da dâhil sadece günlük hayatta kendi dilleri ile karşılaşıyorlar.
Dolayısıyla ikinci bir dil öğrenme ihtiyacı hissetmiyorlar. Peki, Mırdasi gibi devlet kurmuş bir aşiret nasıl olur da bu kadar kolay hem dil hem ırk değiştirir. Asimile olur. Ebetteki görünürde mümkün değildir. O zaman bu aşirete Mırdasilik nereden geldi? Aslında Arap Mırdasiler henüz devlet kurmadan çok önceleri Kürt aşiretleri ile beraber yaşıyordu. Nitekim Zübdetül Halep isimli eserin sahibi İbni Adim Mahmut Bin Nasır Bin Salih’ten bahsederken ’’Halep’e girdiğinde beraberinde bin kadar Kürt, Deylem, Avc, Bizans asıllı Müslümanlar ve Türk vardı” demektedir. Ve devamla “tüm Araplar müthiş bir korkuya kapıldılar.” demektedir.
Gerek karşılıklı evlenmeler, gerekse irsi akrabalıklar o kadar çoktu ki nerede ise Salih Bin Mirdas’ın tüm askeri gücü ve idari bürokrasisini bu aşiretler teşkil ediyordu. El A’lakul Xatira Fi Zikri Ümera’i Şam ve Cezire isimli eserin ikinci cüzünde eser sahibi diyor ki: “Salih Bin Mirdas’ın oğlu Nasır döneminde kendisine bağlı Humus’ta büyük bir Kürt aşireti oturuyordu.” Nitekim Şahabeddin El Ömeri Mesalikul Ebsar isimli kitabında Moğol istilasından sonra birçok Kürt aşireti Şam ve Halep’e göçtü demektedir. Göçmeden önce de Şehrizor ve civarında yaşıyorlardı. Hatta Mirdasilerden önce Hamdani Devleti döneminde de bu aşiretler Hamdan devletinin temellerini teşkil ediyorlardı. Hamdun Bin Hamdan El Hamdani Hezarmerd aşiretinden bir kız ile evliydi. Yine Seyfu Devle’nin Romalılara esir düşen kardeşi Ebu Firas Halep’te vefat ettiği zaman cenazesi Silvan’a götürülerek annesinin yanına gömüldü. Zira Seyfu Devle’nin annesi Silvan aşiretlerindendi. Dolayısıyla Miradasi Devleti kurulduğu zaman güç ve kuvvetini bu aşiretlerden almakta idi. Mirdasi Devleti’nin hem askeri hem idari yönetiminde ağırlıklı olan tüm aşiretler de Mirdasi olarak adlandırılırdı. Tabi bu adlandırma da yadırganmaz. Zira toplumlar toprağında yaşadığı kendi devletine göre isim alır. Amerikalılar gibi... İçinde her milletten ve ırktan kavimler var. Fakat tümü Amerika ismini kabul ederler. İşte bu nedenledir ki Salih Bin Mirdas’ın çocukları devletleri yıkılınca rahatlıkla doğuya giderek Eğil’e sığınabilmişlerdir. Zira göç edip kaçarken zaten beraberinde yine bu bölgenin aşiret mensupları bulunuyordu. Ve daha önce yine doğudan buralara göç etmişlerdi. Mırdasi oğulları ise diğer aşiretler içinde azınlıkta idi. Fakat kız alıp vermeler ile zaten akrabalıklar çoktan tesis edilmişti. Bu nedenle Mırdası lakabı Mirdas Devleti egemenliğinde bulunan tüm aşiretlere verilmiş bir lakaptır. Bu lakap o aşiretin milliyetini belirlemez. Zaten bu dönemde Şam, Halep ve Rakka civarında birçok aşiret yaşamakta idi. Bunlardan en tanınmış üç aşiret vardı: 1- Hakkâri 2- Zerzari 3- Mehrani. Bazı tarihçiler Kımeri ve Beşnuyi aşiretlerinin de burada bulunduğunu ve bunlar adına Halep’te birer mescid bulunduğunu söylerler.