Bir çoğunun eşi ölmüştür.
Bir çoğunun eşi ölmüştür.
Tek başına yemeğini yapacak, çayını demleyecek durumda değildir.
Gelininin ya da damadının yanına sığınmıştır.
Bedeni ve ruhu artık gerilemeye başlamıştır.
Uzuvları görevini yapamaz hale gelmiştir.
Dermansız, çaresiz, mahzundur.
Yürekleri yumuşamış, gözyaşı gözünün kenarında hazır bekler, gurbetten geleni görse o yaşı akıtır hemen...
Yemeğini üzerine döker, takma dişi ağzından çıkar, dişi gıcırdar,
Damadın, gelinin, oğlunun, kızının, torunların küçük bir sözü gücüne gider.
Üzülür, gözleri dolar, yutkunur..
İçine atar acısını, çaresizliğini..
Sessizce, ezilerek sofradan çekilir, usulca.
Baba niye kalktın, doymadın ki der, kızı, oğlu...
Doydum yavrum doydum, siz devam edin der.
Der demesini de yüreği hüzünle dolmuştur dedenin...
Allah'ım beni niye görmüyon, benimde canımı al, der.
"Canının alınmasını Allah'tan istemek, yalvarmak" duaların en son noktası değil midir?
Ve o dede yine usulca kendini kapıdan dışarı atmanın hesabını yapar, inceden inceye, iç çeke çeke, Ne desi?
Yavrum ezan vakti geliyor, ben yavaş yavaş dışarı çıkayım der, ve çıkar.
O dışarı çıkış yanan yüreğine soğuk su gibi gelir.
Ya Cami avlusunda ya da çarşıda ya da parkta bir banka gider, oturur.
Tanımasa da selam verip oturur diğer yaşlının yanına.
Gündüzleri camidir, onların sığınacağı ısınacağı yer.
Yüreğine ferahlık bulacağı yer.
Emeklilik maaşı olan bir nebze iyidir ötekilerden.
Gelininin, damadının ihtiyacı da varsa, maaş hatırına ilgilenirler yine…
Ya yoksa?
Yeryüzünün en sevimsizi, en istenmeyeni siz olursunuz.
Gençler...
Varacağımız yer İhtiyarlık Durağı.
Aman ha, parkta oturan yaşlıya, otobüsteki yaşlıya siz siz olun yer verin..
Eleştirmeyin!..
O yaşlara gelecek bizlerde sınanacağız,
Hep beraber imtihan halindeyiz, son nefese kadar...
Tanıdığınız yaşlı varsa bir selam verin, sohbet edin, durumuna göre bir çay, bir çorba ikram edin......saygı sevgi ile ve kırmadan.......