Sevgili okuyucularım. ben bir şair olarak sizlere yer zaman şiirlerle karşınıza çıktım. Bugün ise sizlerle yaşanmış bir öyküyü kaleme almak istedim
Sevgili okuyucularım. ben bir şair olarak sizlere yer zaman şiirlerle karşınıza çıktım. Bugün ise sizlerle yaşanmış bir öyküyü kaleme almak istedim
Belgesel çekimi için gittiğim köyde yaşları doksana dayanmış iki ihtiyarla karşılaşınca yanlarına vardım ve kameramı açıp, röportaj yapmaya başladım. Çok merak ettiğim bir soruyu ikisine de sormak istedim.
-"Bu yaşa kadar böyle birbirinizin gözlerine hasretle baktığınıza göre sevdanız da büyük olmalı. Söylermisin teyzem eşiniz size bunca yıl sevgisini nasıl gösterdi. Nasıl kanıtladı? Çok büyük bir şey yapmış olmalı değilmi?-" Yaşlı kadın eşinin gözlerine baktı sonra ve bu zamana kadar aralarında sır kalan şeyi söylediğini hissettirdi bana. Çünki az ilerideki amcaya duyurmamak için fısıldar gibi konuşuyordu.
-"Şeker kamışı sayesinde beni ne kadar sevdiğini anladım-"deyince şaşırdım...
-"Şeker kamışıyla, sevginin ne alakası var teyzecim?-"diye sorunca, nemli gözlerle baktı az ötede iş yapan eşine. Ve şöyle dedi:
"-Oğul biz çok fakiriz. Bu ben kendimi bildim bileli böyle. Mısır ekmeğimiz hariç, en lüks erzakımız şeker kamışıdır. Evlendiğimizden beri Mehmet bey tarlaya gider şeker kamışı toplar. Çok sevdiğimi de bilir. Kamışlardan birkaçını kendine ayırır diğerlerini bana verirdi. Ama kamışların kenarını hep dişlenmiş görürdüm. Ben mahalleden çocukların yaptığını düşünürdüm o diş izlerini. Bir gün denk geldim, gördüm ki Mehmet bey dişliyormuş kamışları. Sonra getirdi birazını bana verdi. Diğerlerini de yine kendine ayırdı. Ben o güne kadar bana verdiği bir kamışın dahi acı çıktığını görmemiştim. Mehmet bey in kendine ayırdığı kamışların yanına gidip hepsinin tadına baktım bir gün. Hepsi acıydı. Meğer bizim herif yıllardır en tatlı kamışları bana ayırmak için dişliyormuş... Sevmek, değer vermek öyle senin düşündüğün gibi büyük şeylerle anlatılmıyor oğul. Bazen bir şeker kamışı bile yetiyor ömürlük sevdayı hissettirmeye... "