Bu gün bir Eylül Dünya Barış Günü. Dünya Barış Günü 2. Emperyalist paylaşım savaşı sonrası oluşan güzel bir oluşum.
1 Eylül Dünya Barış Günü
İkinci Dünya Savaşı 1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya'yı işgaliyle başlamıştı. Ardından 50 milyonu aşkın ölü 100 milyonlarca yaralı, sakat, acı, gözyaşı ve enkaz yığını haline gelmiş şehirler, kasabalar bırakarak 1945 Mayıs'ında bitmişti. İnsanlık tarihinin gördüğü bu en kanlı savaşın başladığı günü, yani 1 Eylül'ü, bütün dünya ulusları Dünya Barış Günü olarak ilan ettiler. Yarım asırdır 1 Eylül Dünya Barış Günü tüm dünyada çeşitli etkinliklerle yaşamakta ve yaşatılmaktadır.
Aradan bir asır’a yakın bir zaman geçti. Barış güvercinleri ne kadar kanat çırpabildi Gökyüzünde? İnsanlar arasında ve giderek ülkeler arasında ne kadar barış sağlandı?
Sorunun mantıksal ve matematiksel cevabı’’ bir arpa boyu yol alınmadı, güvercinler gökyüzüne kanat çırpmadan vuruldu kanatlarından.
İnsanlık adına barış bir arpa yol almazken, buna karşın Emperyalizm gömlek değiştirerek, bir vampir misali insanlığın kanını içmeye devam etti.
1945 ikinci emperyalist paylaşım savaşının ardından, emperyalizm artık ülkelerin yeraltı ve yer üstü kaynaklarını sömürmek amacıyla, o ülkelere tankla, topla girmiyor, geri kalmış bu ülkelerde kendisine bağlı iktidarlar oluşturarak, yeni tip sömürgecilik yöntemi oluşturdu. Türkiye’de 1945 yılında Avrupa Emperyalizmi ile Amerika Emperyalizmi ortaklaşa oluşturduğu marşal doktrini, ardından NATO askeri oluşumu Türkiye’yi bağımlı bir ülke haline getirdi.
Suriye’de yaşanan kardeş kavgasında Türkiye’nin taraf olması ne Suriye’nin ne bir Müslüman ülke oluşu nede akrabalarımızın bu ülkede bulunmasından kaynaklanıyor. Türkiye, yeni oluşan Emperyalizmin Ortadoğu haritasının çizimine katkı sunuyor.
Çizilen yeni haritalar maalesef mürekkeple çizilmiyor, mürekkep yerine insan kanı kullanılıyor yaşlı, kadın ve çocuk demeden masum insanların canı, kanı emperyalizm ülkelerine altın tepsi içinde sunuluyor.
1 Eylül Dünya Barış Günü ilan edildiği günden bu güne yoksul ve mazlum halklar için dünyanın hiçbir yerinde barış oluşturulamadı.
Ne tuhaf çelişkidir ki, halkların özgürlüğü veya Araplara baharlı güzel günler uğruna Araplar kurban ediliyor. Ne tuhaf çelişkidir? Ölen ve öldürenlerin Allah adına özgürlük ve bağımsızlık adına Tekbir getirmeleri.
Çağımızda barışın adı koca bir ‘’YALAN’’ olmuş çocuklar bile güler olmuş barış sözcüğüne. Birileri halkları fena aldatıp uyutuyor, ne hikmetse ezilen mazlum halklar bu gaflet ve delalet uykusundan uyanmıyor.
Halkları çeşitli eğlencelerle uyutan (futbol, Uyuşturucu, seks vs) yöntemler halklar ve özellikle o toplumun dinamikleri uyutulmaya çalışılıyor. Dikkat edilirse hangi dönem de ezilen ülkelerin dinamikleri hareketlenirse faşist iktidarlarca, onların deyimiyle kafaları ( ezilir) aydınları zindanlar da çürütülür. 12 Eylül Askeri darbesi bu anlayışın bir ürünü olup, binlerce insanın yaşamına mal oldu, sonuç kendi ellerimizle bir nesli yok ettik.
Bu gün bir Eylül Dünya Barış Günü, aslında bu günün diğer günlerden hiçbir farkı, Dünyanın birçok yerinde silahlar patlıyor, insanlar ölüyor en önemlisi savunmasız kadınlar ve çocukların bedenleri parçalanıyor, bulutlar ağlıyor, yağmurlara kan bulaşmış kan yağıyor Ortadoğu coğrafyasında.
Bu gün 1 Eylül. Sözde Dünya Barış Günü, silah fabrikaları ölüm kusan makinelerin seri üretimine devam ediyor. Kimyasal silahlar ölüm kusuyor.
Siverekli Şair Necati Siyahhan ‘’Nataşa’’ şiirinde, emek ve sermaye arasındaki çelişkiyi ve bu çelişkiden doğan kardeş kavgasının anlatıldığı şiirin bu kısmını bende barış kavramını ağzında sakız, yapmalarına rağmen yüreklerin barıştan, sevgiden, kardeşlikten eser olmayanların çözülemeyen pusulu fotoğrafları için, şiirin bir kısmını yazıma alarak şairi rahmetle anıyorum.
(Dokuz gezegenin
Onuncusu
Kardeş kavgasının
En sonuncusu
Öylesine bir dünya ki bu
Ne İsa'nın oniki havarisi
Ne Muhammed'in dört halifesi
Çözemedi!
Çözemedi!
Bunun ne demek
Olduğunu)
Doğrusunu söylemek gerekirse bende çözemedim bu sırrın nasıl bir sır olduğunu. Elinde silah öldürmek için bir birini kovalayan kardeşler, bir vatanı korumak adına bir halka özgürlük getirmek adına acımasızca birbirini öldürürken, aynı ırktan aynı dinden, aynı dilden insanlar birbirlerinin kellesini koyun boğazlar gibi keserken, amaç ne olursa olsun insanlar buğday başakları gibi toprağa düşerken hangi barıştan söz edilebilir!..
Yaşanan evrensel bir kardeş kavgasıdır.
Madem Âdem İle Hava’dan geldik bu gezegene, ülkelerimizin sınırı, inandığımız dinin, konuştuğumuz dilin farklılığı da olsa, yeryüzünün neresinde olursa olsun, hangi amaçla bir kardeş diğer kardeşi öldürüyor.
Bu ölümler sürdükçe barış dünyada hâkim olmadıkça. Barış söylemi çocukların dilinde hep ‘’YALAN’’ bir söz olarak kalacak.