Namuslu sevdalar yaşanırdı. Bu güzel sevdaların, küçük tanıklarıydık
Namuslu sevdalar yaşanırdı. Bu güzel sevdaların, küçük tanıklarıydık. Sevginin ifadesi olan güzel bir saç tokasını, bazende işlenmiş bir erkek mendilini taşırdık. köprüsüydük aşıkları ölümüne bu sevdaların. Bazen düğünlerinde, bazen de hüzünlerine ortaktık, bu adam gibi sevdaların.
Birde mahalleler arası sapan savaşları vardı, Küçelerimizin. Kaç kez sapanla kapıştı, nigar düzü çocuklarıyla. Bu sapan savaşında yaralanan kafamızın, ilacıydı bir avuç sımak yada bir avuç tuz basılırdı, yaramıza.Her kavgamızın bir barış yanı vardı ya bir saklım şire üzümü yada bir tas haşlanmış nohut ile kucaklaşırdık yaşıtımız çocuklarla.
Her küçenin birde kekoları vardı. Tüm küçenin bekçisiydi, kekolar. Mahallenin kızına yan gözle bakanın, gözünü şişirir, gece elde sopa küçeyi kötülüklerden korurdu. Bu kekoların yiğitliğini, mertliğini bir birimize anlatırdık masal gibi. Onlar küçük dünyamızın kahramanları ve yiğitleriydi.
Siverek küçeleri deyip geçmemek gerek
Ozanlar maniler bile bestelerdi Siverek küçeleri üzerine
“Bu küçe Uzun küçe
Küçeye serdim keçe.
Acep O gün ola mı?
Yar gelip buradan geçe…”