Kendimi bildim bileli yüreği güzel insanlarla birlikte gösterişten uzak yaşadığımız memleketin sorunlarıyla ilgileniyoruz.

Kendimi bildim bileli yüreği güzel insanlarla birlikte gösterişten uzak yaşadığımız memleketin sorunlarıyla ilgileniyoruz. Karınca kararınca yüreği yaralı çaresiz insanların yaralarına merhem olmaya çalışıyoruz. Tüm çabamıza rağmen iyi yürekli ihsanların emeğiyle yaralı yüreklere merhem olmaya yetmiyoruz.

    Gün geçtikçe yoksulun üzerine örttüğü yorgan kısalıyor, yorgan atındaki insan saysın artıyor. Mezopotamya toprakların insanlığın varoluşu sebebi olsa da bir yandan da adil ve adaletli paylaşım olmayınca dinen zekât ve fitreden yoksun bırakılan bu toprağın kadim insanı işsizlik belasında, yoksulluk içinde ölmeden yaşamaya çalışıyor. Bunlar hepimizin çevresinde bulunan insanlar, bir lokma ekmeğe, çocukları çetin kışa aylarında giyeceği bir bota, bir monta muhtaç olduklarını hepimiz görüyor ve biliyoruz.

   Maddi durumu iyi olan, biz akrabalar, komşular ve akrabalık kadar değeri olan kirveler velhasıl yüreğinde insanlık adına güvercinleri kanatlandıracak kadar emek sarf etti mi? 

   Bir sabah ya da günün herhangi bir saatinde aynalara bakarak yüreğimizin tüm samimiyetiyle kendimizle hesaplaşsak umuyorum ki; yoksul ve yetimlerin kanadı kırk güvercinler misali kanatlanabiliriz. Demem ki Mezopotamya insanı tarihi boyunca yaşamda kanadı kırık bir güvercin masumiyetinde olanlara kol ve kanat germiştir.

   Övünmek amacıyla değil bilinmesi amacıyla yazıyorum; ben otuz yıldır yardımsever ve yardıma ihtiyacı olan insanlar arasında köprü olmaya çalışıyorum. Yardımseverin bana güvenip köprü olma görevi vermelerinden dolayı kendilerine minnettarlığımı belirtip yaptıkları hayırların kabul edilmesine duacı olduğumun bilinmesini isterim.

   Toplumsal yapımız gereği arabesk bir yapımız var. Yaralı yürekleri sarmak adına mücadele veren tüm dostları ayırarak şunu belirtmek isterim ki; son yıllarda insanlarımızın çoğu bencilleşmelerine, duyarsızlaşmalarına rağmen yaşanan özelikle ölümle sonuçlanan yalnızlıklarını edebiyatını yapmayı marifet sanıyoruz. Yaşarken dokunmadığımız, ağlarken gözyaşını silmediğimiz insanların cesetlerine ağıtlar yakıp sosyal medyada yas tutmanın anlamı ne? Merak ediyorum.

Son örnek belediye binasının karşısında bulunan parktaki bir bankta boynu bükük hayatını kaybeden Mardinli yaşlı adam. Yalnızlık ve yokluk içinde rahmete giden bu vatandaşımız hakkında hakkı olup olmayan insanlar tarafından bir kamyon yorum yazıldı. Eminim yorum yapanların birçoğu bu yaşlı adama Allah’ın selamını bile vermemiştir.

    Oysa acılar ve yalnızlıklar paylaşıldıkça azalır. Siverek’te yaşayıp Mardinli bu yaşlı insan gibi yoksulluk içinde yaşayanların sayısı az değil. Demem o ki, bu insanlardan haberdar olmak için bir bankta ölüm fotoğraflarını sosyal medyadan paylaşılmasını mı bekleyeceğiz?

    Yüreğimizdeki merhamet duygularını tatmin için ölümün fotoğrafını beklemeyelim, duygularımızın tatmini için ölü seviciliği yerine insanlar yaşarken yoksulluların yalnızlığını paylaşalım. Usta şairin dediği gibi “Acıları bal eleyelim, sıratı yol eyleyelim.” 

   Yaşlı bir insanın ölüm halini değil, gülmeye hasret yüzünü sevelim ki vicdanımızın yüzü gülsün.