Çoğumuz kırmışız birilerinin kalbini ve birileri kırmıştır kalbimizi. Çoğu zaman oturup ağlamışız kırılan, incinen kalbimize.
Hani bir bardak elinizden düşer ya bazen küçük bir çatlak olur, su sızdırmadığı için tekrar su içmeye başlarız.
İnsanız sonuçta elimizde olmadan bazen, dünyanın kirli çarkına aldanıp, öfkeyle dilimizden düşen ya da başkalarının dilinden kalbimizde hafif çiziklere yol açan acı sözlere rağmen dostlarımızla, sevdiklerimizle, ya da sadece selamlaştıklarımızla muhabbet ve selamlaşmamız devam eder…
Kısa süreli pişmanlıklar yaşanır keşkeler beynimizde dolaşıp dururken öfke ve kıskançlık yüzünden kalbini kırdıklarımız ya da kalbimizi kıranlarla aynı gök kubbenin altında yaşantımız devam eder.
Bu kırgınlıklar hafif artçı depremlere benzer, kimseye zararı olmaz. Bazen kırdığımız bir kalbin acısını yıllarca çekmek zorunda kalırız.
Bazen elimizden düşen su bardağı paramparça olur. Ne kadar çabalarsak çabalayalım kırık bardak parçalarını bir araya getirip tekrar su içmemiz mümkün değil.
Günümüzde bu konuda kime sorsan en çok yakınında bulunan insanlardan darbe yiyip kırık bir kalbe sahip olduğunu söylerler.
Önce dostluk üzerinde duralım; Bu konuda internet ortamında bulduğum birkaç sözü sizinle paylaşayım:
” Bir insan hayatta üç şeye önem verir. Birincisi ailesi, ikincisi dostu, üçüncüsü sevdiğidir. Düşmanından çok dostundan sakın! Çünkü dostluk biterse sana nasıl zarar verebileceğini en iyi dostun bilir.
Birde ilişkilerin duygusal yanı vardır. Yani aşk. Aşk çok farklı bir duygu, bazen aşkta mantığı aramak mantıksızlıkla ifade edilir. Bu konuda da kime dokunsan bin ‘ah’ işitirsin, ta yürekten gelen bin ah. Acının kadını erkeği yoktur, kalbin cinsiyeti olmadığı için her kes için su yerine kendi kanını içmektir bitmiş bir aşkın ardından..
Ayrı düşen yürekler için internet ortamından değerlendirdiğim birkaç sözü paylaşmak istiyorum:
“Ayrılığın resmini çizdim sarı odalara, yüreğimi soğuttum zemheri ayazında. Sonra uzun uzun rüzgarın gülüşünü seyrettim çaresizce. Ve gecenin en koyulaştığı yerde ölümü kucakladım masmavi yüreğimle.. Sen gitsen bile kalbim seninle sevdiğim, sen beni bırakıp gitsen de unutma seni seven bir kalbim var. Kalbimi kırıp gittin düşlerimi yakıp gittin sevdiğim beni de acımadan terk edip gittin. Doymadım sana yârim daha dün gibiydi yaşadığımız, sanki çok mutlu mu oldun bırakıp, bir insanın sevgiye nasıl ihtiyacı varsa benimde sana öyle ihtiyacım var “sevdiğim” sensiz geçen her gün, Cehennemi yaşarım. Sevginle büyüyen, Hayatı ararım. Dolaşırım sokaklarda, Hep seni ararım. İsmini sorduğum insanlarda, Yine seni ararım. Bir gülücük vardı ya İşte onu ararım. Bulamadığımda ise taklidini yaparım. Ama olmuyor, yinede seni ararım. Bir gün seni, aradığım yerde bulursam, İlk önce sende, Kendimi ararım”
Bunca acıyı ayrılığı birbirine reva görenler kalp taşıyan, konuşan düşünen biz insanlar değil miyiz. Bunu neden yapıyoruz birbirimize? Düşünüyorum da birbirine bunca acıyı yaşatan başka canlı varımıdır?..
Hepimiz şu veya bu şekilde, kimimiz az ,kimimiz çok kapılmışız dünyanın menfaatinin peşine unutmuşuz emeği vefayı..
Maalesef unutmaya devam ediyoruz. Biz insanlar emeği vefayı unuttuğumuz sürece daha çok acı çekeceğiz kalp kıracağız…
Mutlu olmak o kadar zor değil: ŞÜKÜR, EMEK VE VEFAYI kalbimizde yaşatırsak ne kırılır neden kırarız