Ekmek; Dünyada her insan için vazgeçilmez bir nimettir. Ekmek uğruna yaşanan zorlukları burada anlatıp, kafanızı yormak istemiyorum. Her insan ekmeğin, ne kadar zor kazanıldığını ve bir ekmek pişirmek için insanların nasıl, kan ter içinde kaldığını her kes bilmektedir.
Dinimizde ekmeğin kutsal olduğu ayet ve hadislerle belirtilmiş. Bu kutsal nimetin israf edilmesinin yasaklanmasın rağmen, özelikle büyük şehirlerde her gün yüzlerce ton ekmek çöpe atılmaktadır.
Bölgemizde özelikle son yıllarda ekmek israfı daha çok artığı yapılan araştırmalarla doğrulanmıştır. Ekmek israfının günah olduğunun, bir ekmek parası kazanmak için insanların nasıl çabaladıklarının bir lokma ekmek uğruna nasıl bin bir zorluğa göğüs gerdiklerin insanlarımız ne çabuk unutuyor!
Benim yakın bir arkadaşımın ve tanık olduğum yaşlı bir teyzenin ekmek hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Arkadaşım Siverek kentinin kenar mahallelerinin birinde yaşıyordu. Şimdi maddi durumu iyi kimseye muhtaç olmadan yaşıyor.
Bir gün beni ziyarete gelindiğinde moralinin çok bozuk olduğunun gördüm.
Hayırdır ne oldu?
Sorma dostum diyerek anlatmaya çalışıyordu. Öfkesini yenemediği için, konuşmakta zorlanıyordu. Konuşurken elleri, dudakları, elektriğe verilmişçesine titriyordu. Yumrukları sıkılı, gözlerinden adeta ateş fışkırıyordu.
Biraz sakinleş dedim. Dinlemedi. Anlatmaya başladı.
’’Bu sabah eşimle kavga ettim! Bir şeyler atıştırmak için mutfağa gittim. Çok olan çöp kovasının içinde ekmek görünce tepem attı. O anda sanki beynime kurşun sıkıldı. Kızmamın, öfkelenmemin nedeni dün akşam yemeğinden arta kalan yarım ekmeğin çöp kovasında olmasıydı. Eşimi daha önce uyarmıştım. Eşim olayı cimriliğime bağlayınca, çılgına döndüm. O anda ağzıma geleni söyledim. Anlayacağın, çok şiddetli bir söz düellosuna girdik. Ekmek parçasının çöpte görmemle, cimriliğin bir ilgisi yok. Biliyorsun babam hamallık, yapıyordu. Çoğu zaman iş bulamıyordu.8 kardeştik, babamın hamallık dışında, bir iş yapmaması bizim geçim sıkıntısında bırakıyordu.
Bizde aileye yardımcı olmak amacıyla kardeşimle birlikte esnafların yanında çıraklık yapıyorduk. Aldığımız haftalıkları bir kumbarada biriktirip değirmenlik buğday alıyorduk. Bazen fırınların önünden geçerken taze ekmeğin kokusu içimi burkuyordu. Kahvaltılarda bile fırınlardan ekmek alamıyorduk.8 kişiye yetecek para yoktu. Rahmetli Annam sac üstünde yufka ekmek pişiriyordu. Bazen komşularımız fırından ekmek alırlardı. Bunun görünce annemize’’bize de çarşı ekmeği’’ pidelere çarşı ekmeği diyorduk. Annem bize çarşı ekmeği almanın bir yolunu bulmuştu. Mahallemizde eşi lokanta işletmeciliği yapan bir kadın vardı. Lokanta da, müşterilerin önünde kalan artık ekmeklerin tenekesini 5 kuruşa inek sahiplerine satıyordu. Annem inekler için satılan, artık ekmeklerden bizde bir teneke almıştı. Ekmek parçalarını özerine sinen kebap ve yemek kokuları iştahımızı daha da kabartıyordu. Bu gün Allah çok şükür, iki yoksulun karnını doyura biliyorum. Fakat geçmişteki inekler için satılan ve bizim iştahla yediğimiz ekmeğin unutmadım. Eşimle kavgam o tenekedeki artık ekmeklerin hatırınaydı. Tüm öfkem ve kızgınlığım ekmek israfıydı. Bu olayı cimrilikle karıştırmamak ve geçmişini unutmamak gerek!
Haklısın dedim. Emek nimettir her insanın ekmek tüketirken düşünerek tüketmesi gerekir.
İkinci ekmek hikâyem yaşlı bir kadına ait. Aslında bunlar sıradan insan hikâyeleri, fakat yazarak birilerini uyarmak, unutanlara hatırlatmak babında amacıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hazırlayacağım bir haber için, sabah ezan vakti kalkıp çarşıya çıktım. Nöbetçi polislerin dışında caddelerde hiç kimse yok. Ekmek fırınları daha yeni işe başlıyordu. Hürriyet caddesinde yaşlı bir kadın ve iki çocuk gördüm. Hava soğuk olduğu için, iki çocuk yaşlı kadına adeta yapışmış ve öyle yürümeye çalışıyorlardı. Kadının ve çocukların ellerinde ekmek poşetleri vardı. Çocuklar ekmek poşetini taşımakta zorlanıyorlardı. Kadın 65–70 yaşlarındaydı. Soğuktan nur yüzü morarmıştı!
Kadına yanaşarak sordum. Bu sabah nerden geliyorsun ninem bak çocuklar donmak özer.
‘’ekmek almaktan geliyoruz’’
Sizin mahallede ekmek fırını yok mu?
‘’ Var oğul var. Varda bunlar fabrika somunları, bir gün öncesinden çıkan ekmekler bayat olduğu için ucuz satıyorlar. Torunlarımla gelip sabah kahvaltısı için alıyoruz’’
Ninenin mahcup ve soğuktan morarmış yüzü yüreğimde derin bir sızı bıraktı.
Arkalarından baka durdum. Bir yanda sevgili dostumun inekler için satılan ekmek hikâyesi aklıma geldi. Bir yardanda açlıktan dizlerinin özerine çükmüş, aç kartalın yem olarak görüp, ölmesini beklediği Afrikalı çocuğun fotoğrafı gözlerimin önünde canlandı.
Bu yazı İki basit ekmek hikâyesi mi? Yoksa insanlık dersimi. Varın kararı siz verin
Saygılarımla.