Bu sabah tüm insanlar uykudayken, sana gelmek için asri mezralık yoluna düştüm, güneş doğudan yeni yeni ısınıp kızıllaşmaya başlamıştı, o saatte çiçekçiler kapalıydı, oysa bir demet karanfil getirmek istemiştim sana.

Mezarlığa gelirken içimde yıllara sığmayacak hasretlik ve özlem duygularıyla, hızlı adımlarla bir an önce mezarına gelmek istiyorum.

Bir başka mezar başında açmış iki gülü özür dileyerek ödünç alıyorum, bir başka mezardan kopardığım iki gülü mezarının başucuna bırakıp, Fatiha süresinden sonra tüm yaşantım ve özellikle seninle geçirdiğim acı ve tatlı günlerimiz bir film şeridi gibi gözlerimin önünde canlanıyor, sana yaşattığım acılar, hasretlikler için senden bir kez daha af diliyorum.
Canım, çilekeş anam; biliyorum af dilemek için biraz geç kaldım, ama olsun annelerin yüreği yufkadır ve inanıyorum ki sen beni duyuyorsun ve inanıyorum ki anaç yüreğindeki sevginle beni çoktan af etmişsindir.
Canım anam, her yüreği yanık anne gibi, seninde benim üzerime titrediğini biliyorum. İnan bende istemezdim sana acı ve hasretlikler yaşatayım. Ben değildim yalnız karanlıklarda kalan ve sen yalnız değildin evlat hasretiyle geceyi, gündüze bağlayan, onlarca ana yaşadı senin yaşadığını, senin onlardan farkın biraz daha yoksul oluşundu, yoksulluk ve evlat hasreti elini kolunu bağlıyordu, yaşadığın olumsuzluklar yüreğini yakıp gözyaşına dönüşüyordu.
En çok bir daha kavuşmama kaygısı yaktı yüreğini, yıllarca sabır ve metanetle bekledin, kavuşmak umuduyla yüreğinde her bahar yeniden yeşeriyordu mezarına bıraktığım güller gibi, kavuşma umutların
Sen kavuşma umutlarını gözyaşlarınla filize dönüştürerek, ben işkence ve çileli günlerle, zindanın bir köşesinde, bir fidan misali her gün biraz daha Olgunlaşıyordum. Ölüme inat kavuşmanın, sana sarılıp, ellerinden öpmenin hayalinin resmini çizerdim göz bebeklerimde.

Dün gibi hatırlıyorum beyaz tülbetinden, anlına düşmüş ak saçlarınla bana gülümsüyordun tel örgüler arasından, yasak konulan dilimize inat gözlerimizle konuşup anlaşmanın keyfini yaşıyorduk. Bakışlarımızı bir bıçak gibi kesen tel örgülere inat gözlerimle ellerinden öpüyordum.
Benim başım zorbalıklara, haksızlıklara karşı durmakla beladan kurtulmadı, yürekli bir anne olduğun için, senin başında benimle beladan kurtulmadı. Korkular yaşattım sana, hem de korkuların en büyüğü olan evlada bir daha kavuşmama korkularını. Beni üç dakika görebilmek için Diyarbakır’ın soğuk kış günlerinde saatlerce bekledin mahpushane önlerinde, karın soğuğu ayaklarını yakmıştı naylon ayakkabılarının içinde yanan ayaklarına aldırmadan üç dakika da olsa, beni görme mutluluğun tüm acılarını bastırmıştı.

Canım çilekeş anam, ben çok sonradan öğrendim meğer ‘’’cennet anaların ayakları altındaymış’’daha önceden bilseydim cennetin senin ayaklarının altında olduğunu, ayaklarının altına, her gün yüzümü sürmez miydim, bir gül koklar gibi saçlarını koklayım yüreğimin derinliklerinde hapis etmez miydim? Ben baba olunca biraz daha iyi anladım seni, o gün bu gündür sana çektirdiğim, daha doğrusu düzenin hepimize çektirdiği acılar için senden af diliyorum.

Çilekeş anam, her gün biraz daha olgunlaşıyor hayat, ikimizin yaşadığı korkular artık yaşanmıyor. Seninle yaşadığım bazı anıları hatırladıkça acılara rağmen gülümsüyorum. Bir gün eve geldiğimde Ahmet Arif’in ‘’Hasretinden prangalar eskittim’’şiir kitabını sormuştum. ‘’O kitabı götürüp toprağın altına yerleştirdiğini üzerine de soğan ektiğini’’ söylemiştin.
Evet, güzel anam artık Ahmet Arif soğan açmıyor, çiçek açıyor şiirlerini devletin en üst kademesindeki idareciler bile ezber biliyor.
Dedim ya zaman korku imparatorluklarının kalelerini bir bir yıkıyor. Senin çektiğin acılar ve döktüğün gözyaşları korkuların panzehiri olmuş bu gün.

Hani hatırlarsın bir gecenin yarısında Yılmaz Güney’in afişlerini astım diye polisler beni yalın ayak götürmüştüler, arkamdan ne çok ağlamıştın, bir daha dönemem diye korkular yaşamıştın.

Artık heykeli dikiliyor Siverek sokaklarına Yılmaz Güney’in. Ve ülkenin Başbakanı fikirlerine saygı duyuyor. Bu günleri görmeni çok isterdim canım anam, bu günlerin yaşanmasının bedeli meğer senin korkuların, gözyaşların ve hasretliklerinmiş!

Evet, güzel anam bugün anneler günüymüş, annelerin sevgisi, saygısı bir güne sığmayacağı gibi, senin gibi çilekeş annelerin hiç yaşanacak günü olmadı ki, dilerim mekânın cennet olur, yeryüzünde çektiğin acılar ve çileler cennetinde güle dönüşür güzel anam.
Kara bulutları gözyaşlarımızla yağmura dönüştürmedikçe baharlar yaşanmazmış analar acı ve hasretlik çekmedikçe özlenen güneşli günler gelmezmiş.

Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Saygılarımla.