Büyüklerimiz anlatırken masal gibi gelirdi kulaklarımıza bizim zamanımızda cümlesi ile başlayan bayram sözlerini şöyle anlatırlardı. Bayramı, içimizin milyonlarca bayram gülüşlü duygusuyla karşılar , saatlerce süren dostluklara yelken...

Büyüklerimiz anlatırken masal gibi gelirdi kulaklarımıza bizim zamanımızda cümlesi ile başlayan bayram sözlerini şöyle anlatırlardı. Bayramı, içimizin milyonlarca bayram gülüşlü duygusuyla karşılar , saatlerce süren dostluklara yelken açardık. Bayram bize bir kere gelir , biz birbirimizin yüreklerinde binlerce bayrama giderdik. Anılarımızı , hayallerimizi paylaşır, beraber güler beraber hüzünlenirdik. Kerpiç ve ahşap evlerimizin ortalarına gönül saraylarımızı kurardık.Ve ederlerdi; Bizim zamanımızda çocukluk masumiyet, büyüklük erdem, güven ve olgunluktu. Bizim zamanımızda çocukluğumuzun tek yarası düştüğümüzde oluşan sıyrıklardı, ilacı da annemizin bir öpmesinde gizli idi. Bizim zamanımızda hayat paylaşmaktı. Ekmek, su, oyuncak. Acı bile paylaşarak geçerdi. Ve bizim zamanımızda çocuklar savaş nedir bilmezdi. Büyükler öğretmedi. Her cefa, eziyet büyükler tarafından çekilirdi ama biz çocuklar bahçemizde oyun oynamaya, hayal dünyamızda yaşamaya devam ederdik. Bizim zamanımızda annemiz ekmek aldırırken mutlaka paranın üstü ile bir gazoz bir şekerli sakız pazarlığı yapılırdı. Bakkal amcamız vardı mahallemizde saçımızı okşayıp istediklerimizin üstüne bide çikolata ikram edip uğurlardı. Bizim zamanımızda teknoloji her evde yoktu. İmkanın adı bile imkansızdı ama masumiyet vardı. Masumiyet bizim zamanımızda kaldı. Şimdi de bizim zamanımızı dile getirmek sırası bana geldi galiba. Bakın Şeker Bayramı geldi.

Bayramlarda insanlar evlerini boşaltıp birbirlerine selam dahi vermedikleri alışveriş merkezlerini doldurmaya başladılar. Kapital üretim ve tüketim refleksi dijital dünyanın sınır tanımaz olanaklarıyla birleşince insan kendini son derece acımasız postmodern bir yabancılaşmanın içinde buldu. Kendine , hemcinslerine ve doğaya suskunlaştı ve acımasızlaştı. Yalnızca tüketmeye ve tükenmeye başladı. Sapık zihniyetli kişiler çoğaldı. Bu kadar sapık zihniyetli varken avuçları şeker yerine toprak ile dolan kalleşçe tecavüz edilen öldürülen masum çocuklar gün gibi ortadayken çocuk şeker toplamaya nasıl çıksın, sokakta oynasın diye insan düşünmeden edemiyor. Cebinde kalan 10 tl ile odun alamayıp çocuklarını ıstamadığı için onların eline fön makinasını tutuşturup öbür odada kendini asan çaresiz annenin durumundan bi haber ve duyarsız bir toplum varken nasıl bir bayram kutlasın. Milyonlar israf edilip harcanırken çöpten ekmek arayan çocuklar ve anneler varken nasıl bir bayramdan söz edebiliriz. Yada ülkeyi soyanların, tecavüzcülerin serbest bırakılıp, masum kadın ve çocukların kaderlerine terk edildiği bir toplumda zarafet nasıl beklersin. Galiba Toplumda ite kopuğa ödün verenler için kadın ve çocuklar meselenin sadece taciz kısmında. Öyle olmasa çocukların beynine enjekte edilen zehirle yapılan sinsi tacizlerin kaç beyin ölümüne neden olduğunu sorgulayan var mıdır. Yada kaç kadının tecavüz edilip öldürüldüğünden ? Cevabınızı duyar gibiyim : Hayır.

Ve bizim zamanımızı anlatmaya devam ediyorum. Bizim zamanımızda ahde vefa, büyüğe saygı, emek, ahlak ve insanlık hak getire. Bizim zamanımızda siyasetçi, yorumcu, gazeteci, hukukçu ve sanatçı vs. iki gün atıp tutar. Sonrasında görüntü basit. Hiç bir şey yokmuş gibi hayata kaldığı yerden devam eder. Bizim zamanımızda İnsandan ve insanlıktan ziyade maddiyata gözü gibi bakarlar. Bizim zamanımız işte böylesine boş ve yozlaşmıştır maalesef.

Oysa ya her çocuk bayramlık alabilmeliydi, ya da bayramlar hiç olmamalıydı diyorum. Ve siz Adaletsizlik kiriyle bozulanlar; "Sizce mezarlığa gömülmek nasıl bir şey olmalı diye" onlara sormalı ve hayatın gerçeğini kulaklarına fısıldamak gerektiğini düşünüyorum. Ve naçizane günümüzde geçerli olan kendi yazdığım bayram şiiriyle olumsuzlukları dile getirmek istiyorum.

KİMİ

Kimi bayramı bekler ayak üstü coşkuyla

Kimi hüzün dolar boynu bükük korkuyla

Kimi harcamaya yer bulamamış

Kimi bayramlıksız yırtık giysiyle kalmış

Kiminde kundura var, siyah parlak rugandan

Kimi ayak paramparça yollardan

Kimine zevk ve sefa kaderdir

Kimi yaşam boyu bir çorbaya hasrettir

Kimi doğar çıplak toprak üstünde

Kimi büyür sarayların içinde

Kimi kurşun kaleme hasret

Kimi özelde okur, çürütmeden dirsek

Velhasıl, bir dengesizliktir sürüyor

Bu dünyaya adalet hiç gelmiyor

Hiçbir insan yerden çıkıp doğmuyor

Acımasızlar yeryüzünde farklı konum buluyor.