Yazıma başlarken öncellikle şunu belirtmeliyim ki hiç kimse bir yerlere çekmesin. Amacım;  Ne Veliye taş atmak Ne de Deliyi taşlamaktır. Naçizane dilimin döndüğünce aklımın yettiğince insani sorumluluk kapsamında kalemimizi eğip bükmeden...

Yazıma başlarken öncellikle şunu belirtmeliyim ki hiç kimse bir yerlere çekmesin. Amacım;

Ne Veliye taş atmak

Ne de Deliyi taşlamaktır.

Naçizane dilimin döndüğünce aklımın yettiğince insani sorumluluk kapsamında kalemimizi eğip bükmeden topluma bir şeyler aktarabilmektir.

Bakınız ; Hepimiz önce insanız. Kimsede kusursuz değil.

Son günlerde herkesi bir insan sarraflığı tutmuş. Kendimize bakmaktan çok başkalarının kusurlarının peşindeyiz.

Kendimizi böylemi aklıyoruz ne..

İnsan neye göre iyi, neye göre kötü.

Eğer farkındaysanız kötülüğün 5 dakika bile ara vermediği bir dönemde yaşıyoruz. Kimisi ülke menfaatleri deyip yaptığı kötülüğü kapatmak istiyor. Kimisi de köşeyi dönme adına gözünü kırpmadan insanların hak, hukuk, adalet vs hiç bir şeyi gözetmeden istediği gibi at koşturuyor. Bunu da güçlünün haklı olduğu bir çerçevede mazlumların gözünün içine baka baka yapıyor. Ve öyle bir düzen kuruyorlar ki bu düzenleri sadece kötülükleri doğuruyor. Hayat ise bu kötüleri doyuruyor. Düzen bu!. Bu düzen de yoksulları değil, aç gözlü zenginleri bile doyuramıyor. Çünkü kitabına uyduracağı soysuzlukları çoktur.

İnsanları diri diri yakmak,

Kellelerini uçurmak.

Üstlerine bomba yağdırmak gibi.

Bu da onların kendilerine yeten ömrü asil bir şekilde tamamlar hazzını veriyor maalesef

Sonrada çıkıp yine insani sözler insafsızca talan edilir. Yaraları nasıl sardıklarından, zamanın her şeye iyi geldiğinden ya da zamanla ilgili bütün atasözlerini hatırlatırlar bize. Anlamlarına da hiç kimse dokunmaz bile.

Oysa !.

Hepsini biliriz zaten, bir işe yaramadığını. Ama düzen bu ya sessizce dinleriz.

Bunlar zalim...

Zayıf olma şansın yok.!

Bunlara yenilmemek için kendinize yenilin...

Kendi hasretlerinize kendi duygularınıza yenilin.

Zaten zordur kendin gibi yaşamak. Kendine tutunmanın bedeli de ağırdır.

Çünkü bu dünyada şeytanın yanındaki koltuk her zaman boştur. Dileyen oturabilir. Görünen odur ki bu dönemde o koltuğa rezervasyon yaptıranlarda da patlama yaşanıyor ne yazık ki!

Genetiğiyle oynanan gıdalara suskun kalınacak da insanların genetiğiyle mi oynanmayacak.

Çiçeğin tozu, arının balı bile değiştirildi. İnsanların eski masum halleri mi değişmeyecek. Üstelik yeniçağın manzarasına böyle paralı resimler yakıştırılıyorsa.

Peki ne yapılmalı ?

Öncellikle geçici heveslerimizin kalıcı hasarlara sebep olmaması için,"değerlerimizi" diğerlerinden ayrı tutmayı öğreneceğiz.

Sonrada; Kendimizin farkına varacağız ve bunun içinde üstümüzdeki ölü toprağını atıp kaybettiğimiz değerler için çaba göstereceğiz. Bunlar

İlim kazanmak

Şeref kazanmak

İyilik kazanmak

Gönül kazanmak

Dua kazanmak

Sevap kazanmak

Ve elbette insan kazanmak ve iyi insan olmak.

Var mı ki iyi insan olmaktan daha büyük apolet..

Sonuç olarak diyebileceğim tek şey kötü insancıkların öyle bir mahşer tatilleri olacak ki; Cehennemin dibine kadar yolları var. Tersine işleyecek zaman onlar için, yerin yedi kat dibine kadar. Günahlarını saklayacak soysuzluklarına arka çıkacak hiçbir güç de kalmayacak. Bakalım güçleri, apoletleri ve çevirdikleri entrikaları onları kurtarabilecek mi ?