Bu sabah gazeteye gelip oturdum. Ellerim üşüyor sıcak bir çaydan sonra sosyal medya hayali sokaklarında gezmeye başladım.
Tüm iyi dilekler ve dürüstlükler bu sokakta toplanmış. Bir iyilik ülkesinin sevgi sokağına dönmüş tüm sokak adları. Barış, Kardeşlik, Dostluk, Vefa, dar günde yanındayım, sırtını bana yaslan, emek kutsaldır, paranın bozmadığı, bencilliğin olmadığı, ekmeğini bölüşenler, yere çöp atılmaz, şükür ettim, hakkıma razıyım, Allahtan korkanlar ve daha nice güzel isimli sokakları gezdim.
Sosyal medyanın bu güzel sokaklarında selamsız geçmez insanlar, Cuma namazına yetişmek için maraton koşusuyla camiye koşanlar, kul hakkını yemeyenler, kendi siyasal gücünü insanları ezmek yerine insanlığın huzuru için çabalayanlar, birbirlerinin düşüncelerine saygı duyanlar insan ister istemez imreniyor sosyal medya sokaklarında yaşamaya.
Kötülükler yok gibi. Gerçek hayattan çok uzak. Gerçek hayatta yaşamın adı Sosyal Medyanın tam tersi bunu biliyoruz. Kuzu postuna gizlemiş kurtların sofrasıdır, gerçek yaşam bazılarımız iyi niyetimiz yaşasın diye iyi niyetimizi sosyal medya sokaklarında inanmaktan uygulamaktan uzak yazıp yaşatmaya çalışıyoruz.
Ah keşke hepimiz elimizi vicdanımıza koya bilsek, vicdan dilini kullanabilsek, olmuyor, dünyanın aldatıcı rengi gözlerimizi bozmuş, kimilerimizi kör etmiş, en yakınımızda ki dost çığlığını görmeyecek kadar kör ve sağır olmuşuz. Hepimiz ölümlü bir dünyada olduğumuzu biliyoruz, maalesef aldanıyoruz hepimiz bende dâhil, kimimiz çok kimimiz az, bir gerçek var ki kedimizle yüzleşmek yerine, bahanelerle gerçeklerimizi zehirliyoruz.
Kusursuz insanı bulmak binlerce kilometre derinden elması bulmak gibidir. Yaşamda kusuru olmayanlar ya anne rahminde ki bebek, ya da tabuttaki ölüdür. Kalp kırıyoruz, kırılıyor kalbimiz. Tüm sağlık teşkilatları bir araya gelse kalbimizi alçıya alamazlar. Kırılan kalpleri onarmak beynimizden dilimize akacak sevgi sözcükleridir.
Keşke dilimizi paslı bir balta misali vurup, kırmasak kalpleri.. Dedim ya beşeriz şaşarız. Önemli olan zararın neresinden dönersek kardır.
Bazen tek başıma kaldığımda adeta pişmanlıklar denizinde kulaç atan biri gibiyim. Geçmişte kırdığım kalpleri onarmak için neler yapabilirim muhasebesindeyim. Bazılarını bulmak imkasız, ölmüş anamın kırdığım kalbini onarmak, hayır duasını almak için tüm varlığımı feda edebilirim, ya diğerleri her biri bir yerde…
Benim kalbimi kıranları tüm yürek gücümle af ediyorum. Bu af sıradan bir af değil, belki günümüzün dünyasında af edicilerin sayısı az olabilir, ama yüreğimizde Allah sevgisini eksik etmediğimiz sürece kırık kalplerin sayısı her geçen gün artacak.
Bu yazıyı yazmamın nedeni Sevgili Kardeşim, yüreği insan sevgisiyle dolu olan Zabıta memuru Mehmet Kardeş’tir. Mehmet Kardeşin yazısını sizlerle paylaştım yazımı noktalamak istiyorum.
“Kalbimi alçıya aldırmak istiyorum bugünlerde...
Sahi alçı tutar mı kalp kırığını? Kemik bile aynı yerden tekrar kırılmazken nasıl olur da bir kalp aynı yerden defalarca kırılabilir anlamıyorum…
Ama olsun…
Sevdada yanıp har olmak da var, sönüp kül olmak da…
Ama bazı yaraları gizleyebilecek kadar büyük bir sargı yok ne yazık ki ve bazı acıların dinmesine yetecek kadar da uzun bir ömür… Yani kaderinde iyileşmek yoksa bir yaranın, kan revan içinde kalsan da onu taşımak zorundasın.
İşte böyle bir şey kekom”.
Lütfen yazıyı okurken yanlış anlaşılmasın ben iyi biriyim demiyorum Yüreğimde Allah korkusu ve sevgisini çoğaltarak iyi biri olmaya çalışıyorum