Eski zamanlarda aileler, gençlerini başka şehirlere okumak için yollarken, “evladım okuyacak ve geri gelip memleketine hizmet edecek” düsturu ile yollardı.

Eski zamanlarda aileler, gençlerini başka şehirlere okumak için yollarken, “evladım okuyacak ve geri gelip memleketine hizmet edecek” düsturu ile yollardı. Bu dua, bu düşünce ve bu temenni ile yola çıkan, işte o gençler, memleketlerine döndüklerinde, babalarının sözlerini yere atmaz, memleketlerine hizmet ederlerdi.

Kimileri minik minik yavrularımızı alır, eğitir, öğretir ve en önemlisi de yavrularımıza “memleket sevdası” aşılardı. Kimileri hastalarımızı sevgi ve şefkati ile tedavi ediyor, “Allah razı olsun doktor” sözünü duyabilmek için hastalarının gözlerinin içine bakıyorlardı, Kimileri yol yapıyor, kimileri de yol oluyordu memleketlerine…

Ben yanmazsam…

Sen yanmazsan…

Biz yanmazsak…

Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

Nazım Hikmet

İşte bütün mesele buydu, koca yürekli insanların, yüreklerinde besledikleri memleket sevgisi…

Şimdilerde ise kapitalist sistemin en güzide bireyleri okumuş- aydın kesim, maddi çıkar, mevki ve makam sevdalıları haline dönüştü.

Ev kredisi, araba kredisi, kredi kartı, faturalar, yaşanması gereken hayat standartları derken, bu kapitalist sistemin listesine giremeyen; memleket sevgisi, hizmet aşkı, toplum bilinci, ahlaklı gençlik ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma duygusu, iyice gözden kaybolmuş durumda. Öyle kaybolmuş ve değerini yitirmiş ki, bunu hatırlatanlara bile kızacak hale gelmişiz.

Topluma hizmet etmesi gereken aydınlarımız, “toplumun kendisine hizmet etmesi gerektiğine” inanır hale gelmiş.

Kütüphanelerin yerini internet kafeler, aile meclislerinin yerini sosyal medya, camilerin yerini kahvehaneler, kitapların yerini arama motorları, sevgi paylaşımlarının yerini selfy paylaşımları almış durumda. Bu kapitalist sistem, bizi bitirmeden, uyanmak ve ayılmak umuduyla.