Birçok arkadaşım, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının dünyanın çeşitli uluslarını temsil eden çocuklarla su israfına dikkat çekmek amacıyla çekilen reklam filmini bir çoğunuz izlenmişsinizdir.
Birçok arkadaşım, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının dünyanın çeşitli uluslarını temsil eden çocuklarla su israfına dikkat çekmek amacıyla çekilen reklam filmini bir çoğunuz izlenmişsinizdir.
Tüm uyarılara rağmen bölgemizde, boşuna akıp giden milyonlarca metreküp suyun boşuna akıp gittiğine de tanık oluyorsunuz.
Son yıllarda bölgemiz Siverek’teki çiftçilerimiz kendi çabalarıyla açtıkları su kuyuları marifetiyle, hiçbir teknolojik sulama aracı kullanmadan yaptıkları vahşi sulamaya da tanık olmuşsunuzdur.
Bir yandan su israfını önlemek amacıyla devletçe yapılan uyarılar, bir yandan yine aynı devletin seyirci kaldığı su israfı?
Su hayattır, su olmadan yaşam olmaz. Bu gerçeği herkes biliyor, onun için uzun uzadıya suyun önemini anlatmaya gerek yok. Yaşayan her canlı onsuz olmayacağının bilincinde.
Bu gün hoyratça tükettiğimiz, kıymetini bilmediğimiz suyun önümüzde ki 50 yıllık süreçte, özellikle Ortadoğu Coğrafyasında savaşlara neden olacağını, ben söylemiyorum strateji uzmanları söylüyor.
Bölgemizde baraj göletlerinin bulunması, sırtımızın sağlam olduğu anlamına gelmez. Bölgede su kaynaklarını gerektiği şekilde kullanmadığımız zaman, tehlike çanlarının bizim içinde çalacağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Son on yılda özellikle tarımsal sulama amaçlı yüzlerce su kuyusu açıldı. Açılan su kuyularıyla yapılan sulama rastgele yapıldığı için, bir yandan verimli topraklarımıza zarar verirken bir yandan da yeraltı su kaynaklarımızı tükettiğimizin bilincinde değiliz!..
Bölge çiftçilerimiz hayatta kalma sigortası konumunda olan iki temel varlığı olan toprak ve suyu yok ederken, maalesef bu ülkenin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu yok oluşa seyirci kalıyor. Bir zamanlar “Su akar Kürt Bakar” sözü Şimdilerde özellikle Bölgemizde bu iki Bakanlık için uyarlanmasının yanlış olacağını düşünmüyorum.
Bu gün baktığımızda uzun vadede topraklarımızı, suyumuzu yok edecek tehlikenin, farkına varmamız, bilinçli su tüketimini yapıp erozyona karşı verimli topraklarımızı korumak için bölge çiftçilerine görev düştüğü gibi, en büyük görevin hükümete düştüğüne inanıyorum.
Bölge, Ziraat Fakültelerinin çiftçileri modern sulama alanında bilinçlendirmek amacıyla, çiftçilere eğitim seminerlerinin vermelerinin yararlı olacağına inanıyorum. İnanıyorum ki bilinçli insan kendi elleriyle geleceğini yok etmez.
Hükümet Bölgede sulu tarım yapan çiftçilere damlama sulama sistemini zorunlu hale getirmeli, sistemi kuracak çiftçilere, hibe veya sıfır faiz ile kredi sağlamalı. Yağmurlama ve ya damlama sistemine geçmeyen çiftçilere ürün desteği vermemeli diye düşünüyorum. Birçok insan için ürün desteğinin kesilmesi radikal karar olabilir, fakat uzun vadede düşündüğümüzde bunun çiftçiler yararına olacağını görürüz.
Su israfını önlemek, sadece tarımsal alanla sınırlı kalmamalı. Bölge belediyeleri, su tüketimi yapan vatandaşlara yönelik eğitim çalışmalarını kendi bölgelerinde yapmaları, afiş el ilanı, kitapçık ve benzeri materyallerle vatandaşlar bilinçlendirilmeli diye düşünüyorum.
Su hayattır diyoruz… Dünya su günü etkinlikleri düzenleyip bir iki demeç vermenin ötesine bu güne kadar geçemedik.
Yıllardır yazdığım yazılar ve yaptığım haberlerle özellikle tarımsal sulama yapan insanlarımızı uyarmaya çalışıyorum. Bu günlük devasa borulardan gürül gürül akan suyun damlasına hasret kalacağımızı, söylemeye çalışıyorum.
Bu gün Ortadoğu coğrafyasında kara altın olan petrol için yapılan savaşlar işgal edilen ülkelerin yarın su için savaşacaklarını anlatmaya çalışıyoruz.
Uyarılarımız yer tutmuyor, bunun nedeni de bu günlük yerden atan sudur. Oysa o kaynaklar kuruduğunda yeryüzünden ve coğrafyamızda hayatın kendisi kuruyacak
Bir kez daha hatırlatalım su hayattır. Kendi ellerimizle hayatımızı kararmayalım..
Saygılarımla