Şöyle bir düşününce, o kadar çok pişmanlık dolu hikayeler biriktirmişiz ki! “Bugünkü aklım olsaydı” ile başlayan duygu yüklü sonu gelmeyen anılar!
Şöyle bir düşününce, o kadar çok pişmanlık dolu hikayeler biriktirmişiz ki! “Bugünkü aklım olsaydı” ile başlayan duygu yüklü sonu gelmeyen anılar!
Bu sözü duyunca, insanı bir acayip hüzün sarıyor, sonbahar rüzgarları esiyor sanki! Gözler kısılıyor, geçmişten gelen bir pencere açılıyor ve bir film gibi hayatımız sahne sahne, gün gün akıyor gözlerimizin önünden. Diğer taraftan birbirine girmiş yüzbinlerce ses yankılanıyor kulaklarımızda.
Dün olduğu gibi bugünde biriktire biriktire yaşıyoruz pişmanlık dolu günleri. En nihayetinde geri dönüp bakacağımız gün, işte tamda bugün olacak. Her günümüzü bu bilinçle yaşamamız gerekirken sürekli erteliyoruz işleri geleceğe doğru, sanki elimizde yaşayacağımıza dair bir senet varmış gibi.
Evet bazen geleceğe pas atmaktan, problemleri ötelemekten, ihtiyaçları ve yapılması gerekenleri ertelemekten başka bir şansı olmuyor insanın ama dünya işleri hep böyle değil midir zaten?
Bir yandan düzeltirken diğer yandan bozulur, bir yandan yamalarken diğer yandan sökülür. Hiçbir zaman bir yaka öbürüne kavuşmaz ve böylece son bulur bütün hayatlar.
Ne kadar yorulsak ta, yaptığımız işleri yapmaya devam edeceğiz, biraz üzülecek, biraz sevinecek, biraz kızacak, birazda küseceğiz hayata.
Bugünden ders alıp yarınlara yürümeye devam edeceğiz. Biz yaşamaya devam ettikçe, başımıza hep bir şeyler gelip duracak, yaşamakta bu değil midir zaten?
Pişmanlıklar olsa da bu hayatta, fazla takılmayalım yaşananlara! Ama ne olursa olsun unutmayalım ki, telafisi olmayan gün bugün, telafisi olmayan saat bu saat, telafisi olmayan hayat bu hayattır.