Ne kadar umutsuz ya da mutsuz olduğunuzu düşünseniz de ne kadar boş verseniz de yine de vazgeçemezsiniz rahat bir hayattan. Düşüp kalksak da, tökezlesek de bize karşılıksız verilen tek şeydir bu hayat.. Ve bizi rahat hayata  bağlayan...

Ne kadar umutsuz ya da mutsuz olduğunuzu düşünseniz de ne kadar boş verseniz de yine de vazgeçemezsiniz rahat bir hayattan.

Düşüp kalksak da, tökezlesek de bize karşılıksız verilen tek şeydir bu hayat..

Ve bizi rahat hayata bağlayan iki şeyden biri hep vardır .

Biri 'MUTLU' olmak,

Diğeri de 'UMUTLU' olmak ..

Bende güzel yaşama umudumu koruyarak geçen gün Gazetedeki bir haberi hayretler içinde okudum. İşin konuşma kısmını aklına bile getirmeden sanki her şey yapılmış gibi haber yapıyor. Ya bu haberi yapan vatandaş Şanlıurfa da yaşamıyor. Ya da ben bakar körüm. Haber aynen söyle; “Başkan Zeynel Abidin Beyazgül'ün talimatları ile Şanlıurfa turizminde hedef yükselten Büyükşehir Belediyesi, şehre gelen turistlerin her anlamda hizmet görebilmesi için Turizm Karşılama Ve Enformasyon Bürosu kuruyor. Şehrimize gelen tüm turistler ofisimizden yararlanabilecekler. Turistler gerek turizm rotaları konusunda, kalacak yer ve gastronomi anlamında tüm yönlendirmelerden faydalanacaklar. Şanlıurfa'ya alt ve üst yapı hizmetlerinde olduğu kadar turizmin her aşamasında da en iyi hizmeti vermeyi hedefliyoruz diye belirttiler.” Sadece günaydın diyorum. Ya beyler bu kadar balıklama atlanılmaz bu habere. Bakın Göbekli tepe yılı bitti bitiyor. Gören gördü gördüğünü. Şimdi müjdeymiş gibi servis ediliyor ya ! vay memleketimin haline diyorum. Biraz başımızı kumdan kaldırabilsek diyorum. Ya da herkes uykudaysa Günaydın diyorum. Bu kadar günlük yaşanmaz diyorum. Bakın Memleketin iki çıkış noktası bitirilmedi. Sanırım Helikopter ile direk merkeze inmiyor bu turistler. Yada yatak eksikliği giderildi de benim mi haberim yok. Esnaftaki denetimsizlik giderildi de ben mi fark etmedim. Yollar, park alanlarının eksikliği mi giderildi ben görmüyorum. Şu kırmızı ışıklara bir bakın hepsinde çocuk ve kadınlar dilencilik yapıyor. Bunun şehrin fotoğrafına verdiği zararı tahmin edebiliyor musunuz. Bunun önüne mi geçildi haberim yok. Halk mı bu konuda bilinçlendirildi. Bu Suriyelilerin sınır tanımaz kontrolsüz çevreye verdikleri rahatsızlık mı giderildi. Sağlıkta eğitimde son sıralardan kurtarılmak için çareler mi üretildi. İlaçlama, temizlik, şehirleşme, alt yapı ve üst yapıdaki eksikler mi giderildi soruyorum size. Eğer haberdar değilseniz tekrardan bir bakın bence. Sonra her şeyi güllük gülistanlık görün. Yani pes diyorum. Bu kadar partizanlık veya körü körüne inanç. Ya arkadaşlar bu memleketin entellektüelleri veya basını olarak milleti düzgün bilinçlendirme sorumluluğunu unutuyorsunuz galiba. Bakın sadece size Nazım Hikmetin bu sözünü hatırlatayım. “Rahatınız bozulmasın diye hangi doğrudan vazgeçtiyseniz, o fiyata satıldınız demektir.” Bende diyorum ki, bizler yazar veya çizerler, memleketin entellektüelleri, STK’lar, dernekler vs. Bizim rahatımız bozulsun ki memleket rahat etsin. Doğruları alkışlayalım ama yanlışlara da körü körüne bilinçsizce alkış tutmayalım. Memleketin rahatı bozulursa biz diye bir şey kalmaz. Sorun var herkes bir birine yardımcı olsun tamam ama körü körüne değil bilinçli bir şekilde. Yoksa zaten onlar kendi nazarlarında başarılılar ve birbirlerine plaket veriyor. Bari bize eza vermesinler.

Sonuç olarak size naçizane tavsiyem;

Hatalarımızı kendimizden saklamayalım.

Yüzleşelim hatalarımızla.

Bu sayede çürük tarafınızı ayıklamış oluruz diyorum. Eleştiri ve öz eleştiriden korkmadan yalanlarla avunacağımıza gerçeklerle yaralanalım ama sorunlarımıza çare bulalım diyor ve herkese saygılar sunuyorum.