İğneyi kendilerine batırmayıp çuvaldızı başka adreslerde arayanlar yıkılan hayallerin ortasında kaldı maalesef. Ve üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizde zarafetin hükmü kalmadı.
İğneyi kendilerine batırmayıp çuvaldızı başka adreslerde arayanlar yıkılan hayallerin ortasında kaldı maalesef. Ve üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizde zarafetin hükmü kalmadı.
Çünkü gün geçmiyor ki bir skandalla uyanmayalım.
Bir gün savcı çıkıyor saydırıyor.
Bir gün Müftü çıkıyor haddini aşan sözleri söylüyor. Kimin Müslüman olup olmadığına hükmediyor.
Bir gün Başbakanın oğlu uyuşturucu ticaretiyle anılıyor.
Bir gün Faili meçhul cinayetlerle ilgili hüküm otuz yıl sonra bozuluyor ve bu olaylar çıkınca ilgililere yeni tebliğ ediliyor.
Bir gün tam kapanmadan dolayı zamlar yağmur gibi yağıyor ki kazanç yok esnaf perişan, intiharların ardı arkası kesilmiyor. Ama zamlardan da geri kalmıyoruz.
Bir gün pandemiden dünya şampiyonu oluyoruz.
Bir gün belediye eliyle ve imkanlarıyla Avrupaya yandaş nakliyesi
Bir gün merkez bankasından 128 milyar doların heba edildiği söyleniliyor.
Bir gün Hatay’da Suriyeli kardeşlerimiz (!) askeri kışlayı teslim alıyor ve her yeri ateşe veriyor. Hırlı mı hırsız mı, terörist mi, sade insan mı birbirine karışmış durumda ve ileride büyük bir felaket olarak kapıda durmakta. Korkarım esas beka sorunu birkaç yıl sonra.
Bir gün 33 askerimiz şehit ediliyor
Gün geliyor kalkışım oluyor. Herkes sütten çıkmış ak kaşık oluyor. Ve herkes feto ile olan fotoğraflarının silinmesi için yarışıyor.
Ve en son Mafya babası günde bir video yayınlayarak ülkemizin bütün organlarını alt üst ediyor. Ve her organın aslında devlet millet değil de kendilerine yontulduğunu ve herkesin kendi namı hesabına çalıştığını söylüyor. Ve biz sade vatandaşta bunca zamların altında kambura dönmüş vaziyette küçük dilimizi yutarak izliyoruz.
Yani saysam Ülkemizde yılın 365 günü nahoş bir şeyler mutlaka oluyor. Bende bu yüzden başlığa “NELER OLUYOR” diye yazdım.
Sahi neler oluyor. Hani hukuk devleti, hani anayasal haklar, hani adalet, hani Müslümanlığımız, hani kardeşliğimiz, hani o övündüğümüz öz değerlerimiz ve hani Televizyon karşısında kurulup “kuruluş Osmanlı ve payitaht” dizilerindeki değerlere gerçekten n’oldu bu değerlerimize. Hani o övündüğümüz gençlik, eğitim öğretimi olmayan. Mafya babalarına özenen ve haram kazanç peşinde dolaşan. Köşeyi nasıl dönerim mantığında olup helal haram fark etmeden milletin haklarına göz koyan. İşin en korkuncu artık Allahtan umudu kesip camilerin ve kütüphanelerin boş, idda bayilerinin tıklım tıklım dolduğu ve daha sessizce çalışıldığı yerler durumuna gelmesidir korkunç olan. Sahi kimler götürdü. Bu öz değerlerimizi. Sonrada bütün siyasiler sus pus. İktidar suskun, muhalefet şov peşinde. Kusura bakmayın ama ben artık hiç birinize inanmıyorum. Eminim benim gibi size inanmayan milyonlarca vatandaşta var. Varsa yoksa kendiniz, aileniz, çevreniz ve yandaşlarınız. Resmen siyaset bir rant ve geçim kapısı oldu. Ve işin garip tarafı herkesi derdi de, sevdası da, davası da Türkiye.
Bakın millet şaşkın, aç susuz, işsiz, güçsüz ve her gün intihar vakaları artmakta. Bir taraf zenginleşmekte diğer taraf fakirleşmekte. Millet arasında çember veya mesafe giderek açılmakta. Hak hukuk ve adalet noktasında sınıfta kaldık. 4. Dünya ülkesi gibiyiz. Güçlünün haklı olduğu anlar yaşıyoruz. Artık yeter diyorum. Kim hangi yetkili ne yapacaksa yapsın ben ve benim gibi sade vatandaşlar sadece temiz, sıkandalsız, entrikasız , kul hakkının gasp edilmediği, yalanın, dolanın , talanın olmadığı o övündüğümüz Türkiye’mizi geri istiyoruz. Sahi sade bir vatandaş olarak çok şey mi istiyoruz. Saygılarımla…