Bakıyoruz, düşünüyoruz, farkında oluyoruz ve çoğu zamanda boş veriyoruz ama sonuçta gerçeğin o kalın çizgisine hep dönüyoruz. Buna rağmen hayal dünyamızda yeni yaşamlar kuruyoruz bolca ödünler vererek.

Bakıyoruz, düşünüyoruz, farkında oluyoruz ve çoğu zamanda boş veriyoruz ama sonuçta gerçeğin o kalın çizgisine hep dönüyoruz. Buna rağmen hayal dünyamızda yeni yaşamlar kuruyoruz bolca ödünler vererek.

Ve aklımızda kendimizce yüzlerce geçerli açıklama:

Yaşamak zorundayız.

Yapmak zorundayız

İyi değilse de iyidir demek zorundayız.

Veya

Hiç yoktan iyidir demek zorundayız gibi ...

Yani karşı çıktığımız ne varsa bahanelere sığınıp hepsini yapıyoruz yapmasına da;

An geliyor. Hayat bize öyle bir güzel öğretiyor ki ….

İnkar edip içimizde sakladığımız ve unutmaya çalıştığımız olumsuz şeyler gerçekliğini kaybetmiyor. Ve tokat gibi yüzümüze vuruyor. Nerede kalmıştık diye

İlginç olanda bu sanırım.

Çünkü  bütün bunları bilmemize rağmen;  hayat yine de istediğini yaptırıyor bize.

Oysa yolcunun vazifesi yürümekti;

Varmak mı?

O da nasipti. Ama insan oğlu işte. Bir türlü anlatamıyor kendine

Kısacası…

Az ya da çok

Var ya da yok

Ekmeğin emeğin helalini hak etmektir mesele.

Sevgiyle paylaşılan ekmek ve emek cana can katandır yaşam değirmeninde.

Yüreği mert olan yaşar ve yaşatır bu samimi duyguyu ki insanlıktan bihaber olan bilmez helal ekmeğin kıymetini.